Türkiye’nin enerjide merkez olması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyaretinde bir kez daha gündem oldu. Türkiye coğrafi konumu itibariyle enerjide merkez ülke olma potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. Ancak bunun için şartların olgunlaşması ve buna yönelik çalışmaların yapılması gerekiyor. 2002’den sonra önemli enerji projelerinde ortak olmaya başlayan Türkiye bölgesel olarak enerjide aktör rolünü kuvvetlendirmeye başlamıştır. Böylece Türkiye enerjide merkez olmaya yönelik önemli bir tecrübe ve teknik alt yapıya kavuşmaya başlamıştır. Bu durum Türkiye’nin enerjide güzergâh veya geçiş ülkesi olmasının ötesine geçerek bir enerji merkezine dönüşmesini sağlamaktadır. Bu yüzden teknik, ekonomik, hukuki, siyasi perspektiflerin iyi analiz edilmesiyle bu alanlara yönelik eksiklerle ilgili çalışmaların yapılması son derce önemlidir.
Teknik ve Hukuki Perspektif
Teknik altyapıya bakıldığı zaman Türkiye’nin hem boru hatları hem LNG terminalleri hem de yeraltı depolama kapasitesi ile önemli bir büyüklüğe ulaştığı görülmektedir. Türkiye boru hatlarıyla yaklaşık olarak yıllık 80 milyar metreküp doğalgazı transfer edecek altyapıya kavuşmuştur. LNG terminalleri ve yeraltı depolama kapasitesinin günlük 280 milyon metreküplük bir seviyede olduğu bilinmektedir. Önümüzdeki süreçte Tuz Gölü’ndeki çalışmalarla bu kapasitenin de artacağı öngörülmektedir. Sonuç olarak Türkiye’nin toplam günlük 500 milyon metreküplük bir doğalgaz akışı gerçekleştirecek altyapıya kavuştuğu görülmektedir. Bu perspektiften bakınca yıllık 180 milyar metreküplük bir kapasite karşımıza çıkmaktadır. Bu kapasite Türkiye’nin ihtiyacının yaklaşık üç katı büyüklüğü anlamına gelmektedir. Türkiye’nin doğalgaz sisteminin onlarca girişi olduğu gibi çıkışının da olması ve Türkiye’deki borsada işlem yapan oyunculara gazın fiziksel olarak teslim edilmesi için çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Hukuki ve ekonomik altyapının en önemli ayağını oluşturan enerji borsası 2015 yılından itibaren faaliyettedir. 2018 yılından itibaren de toptan gaz ticaret platformu hayata geçirilmiştir. Burada elektrik ve doğalgazın yanı sıra madenlerin de eklenmesi söz konusu olabilir. İşlemlerdeki derinlik ve likiditenin arttırılması ve uluslararası enerji firmalarının buluşacağı bir platforma dönüştürülmesi için bazı değişikliklerin ve yeni düzenlemelerin çıkarılması gerekmektedir. Diğer taraftan yeni düzenlemelerle gaz piyasasının serbestleştirilmesi sonucu enerji piyasalarının şeffaflığı önemli ölçüde artacaktır. Böylece piyasanın yeni oyunculara açılmasıyla daha liberal ve rekabetçi bir platform ortaya çıkacaktır. Bu yüzden Türkiye’nin enerji borsasında artan rekabeti teşvik etmek için güçlü bir hukuki çerçevenin oluşturulması gerekmektedir. Sonuç olarak yüzlerce uluslararası enerji aktörünün alım satım yapacağı bir platform oluşması sağlanabilir.
Siyasi Perspektif
Siyasi olarak Türkiye’nin enerji aktörü rolünün daha fazla ön plana çıktığı görülmektedir. Ukrayna – Rusya savaşı ile ortaya çıkan arabuluculuk rolü ile tahıl koridoru anlaşmasındaki etkisi Türkiye’nin enerji aktörü rolünü güçlendirmiştir. Milyarlarca metreküp doğalgazı Rusya’dan alan AB’nin şu anda tek alternatifi Türk Akımı boru hattı ile Türkiye olmuştur. Bu durum doğalgazını pazarlamak isteyen Rusya’nın Türkiye’ye alan açmasına neden olmuştur. Bu yüzden dünyanın en fazla doğalgaz rezervine sahip olan ülkesi Rusya Türkiye’nin enerjide merkez olmasını desteklemeye başlamıştır.
Bulgaristan ve Macaristan ile Türkiye doğalgaz satışına yönelik anlaşmalar yapmıştır. Bu anlaşmaların miktarlarının düşük olmasına rağmen Türkiye’nin Avrupa’ya doğalgaz satmaya başlaması önemli bir paradigma değişikliğidir. Başka anlaşmalar da yapabilecek kapasiteye ulaşan Türkiye’nin önümüzdeki süreçte bu anlamda başka ülkelerle anlaşması söz konusu olabilir. Rusya’nın verdiği destek ve Avrupa’daki bazı ülkelerin Türkiye ile direkt anlaşmalar imzalamaya başlaması enerjide merkez ülke olmaya yönelik siyasi desteğin birçok ülkede kabul görülmeye başlandığı anlamına gelmektedir.
Olası Riskler
Şüphesiz bu durumun önündeki en önemli engellerden bir tanesi ABD’nin Rusya’yı sınırlandırmak ve baskılamak istemesi ile CAATSA yaptırımları gelmektedir. Türkiye-Rusya doğalgaz alanındaki işbirliği yaptırımlar konusunda yeni gelişmeleri tetikleyebilir. Bu duruma hazır olunması ve buna göre masaya oturulması Türkiye’nin çıkaranıdır. Bu yüzden bu durumu iyi bir şekilde kurgulayarak Türkiye’yi yeni risklerden uzak tutmak gerekmektedir. İkinci olarak Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte Avrupa Birliği’nin olumsuz tavrı olabilir. Ukrayna-Rusya Savaşı’nın devam etmesi Avrupa ülkelerinin enerji merkezine bakışını olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden savaşın bir an önce sona ermesi Türkiye’nin enerji merkezi olmasına katkı sağlayacaktır. Üçüncü olarak ise ülkelerin açıkladıkları karbonsuz bir enerji sektörü hedefleri fosil yakıt olan doğalgazın önündeki en önemli engellerden birisidir. AB’nin artan yenilenebilir yatırımları ve yükselen yenilenebilir enerji üretimleri gelecekte kömür gibi doğalgazın da sektörde kan kaybetmesine neden olacaktır. Bütün bu olası risklerin iyi hesaplanarak uygun stratejiler ortaya konulması yerinde olacaktır.
Yeni Fırsatlar ve Aktörler
Türkiye’nin enerjide merkez ülke olması noktasında sadece Rusya’nın gazının değil Azerbaycan, Türkmenistan, İran, Irak ve Doğu Akdeniz’deki doğalgaz potansiyelinin değerlendirilmesi söz konusu olabilir. Bu yüzden bu ülkelerdeki kaynakların değerlendirilmesi için Avrupa Birliği’nin de içinde olacağı projelerin yapılması son derece önemlidir. Böylece enerji merkezi konumu Türkiye’nin daha güçlü temeller üzerinde yükselecektir. Bu işbirliğinde yer alacak ülkeler Türkiye’nin enerji aktörü rolünü güçlendirirken bütün taraflar nezdinde artan ekonomik ve siyasi ilişkiler söz konusu olacaktır. Bu durum bölgesel ticaretin ve güvenliğin artmasında lokomotif bir rol oynayabilir.
Türkiye son zamanlarda atmış olduğu adımlarla enerji üretimi noktasında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Sahip olduğu derin deniz sondaj gemileri ile önemli bir enerji aktörü olan Türkiye yeni rezervler keşfederek bu alandaki rezervlerini artırmıştır. Böylece doğalgazını kendi kaynaklarından daha fazla üretmeye başlayan Türkiye kendi enerji güvenliğini artırırken enerji merkezi rolü ile diğer ülkelerin enerji güvenliklerine katkı sağlayacaktır. Sonuç olarak enerjiye ihtiyaç duyan Avrupa’daki devletler ile enerji kaynakları olan Rusya, Hazar ve Orta Asya’daki devletlerle işbirliği yapması Türkiye’nin enerjide merkez ülke olmasına katkı sağlayacak böylece teknik, hukuki ve siyasi olarak önemli bir kapasiteye ulaşılacaktır.
[Dr. Öğr. Üyesi Yunus Furuncu, Türkiye Araştırmaları Vakfı Kıdemli Araştırmacısıdır.]