Konuya başlamadan öncelikle millet ve milli kavramlarına kısaca değinmekte fayda var. Milli kelimesi Arapça kökenden gelmektedir. Kısaca anlamı millete ait olan demektir. Millet ise: din, töre, bir din veya töreye bağlı cemaat anlamlarına gelmektedir. Ahmet Vefik Paşa’nın Lehce-i Osmani sözlüğünde ise millet kavramı şöyle geçmektedir: ümmet, kavim, cemaat, millete raci ve mensup, ecnebi olmayan. Tüm bu tanımlamalardan anlaşılacağı üzere millet, milli gibi kelimeler tüm toplumu kapsaması bakımından oldukça hacimli kelimelerdir. Üzerine tartışılan konu da hem milli ismiyle müsemma, hem de milli bir konu. Milli olan aynı zamanda milletin değerleriyle bağdaşan, milleti bir arada tutan değerleri temsil etmek demektir. Türk toplumu denilince daha da daraltırsak Türk denilince akla gelen birçok değer vardır. Yapılan bazı çalışmalarda Türk denilince özellikle Avrupa’da Müslüman, İslamiyet, Osmanlı gibi değerler gelmektedir. Birçok millet için de böyledir, onları diğer milletlerden ayıran, onları tanımlayan birtakım milli değerler kümesi mevcuttur. Bazı değerler milletle adeta et ve tırnak gibi olmuştur.
Üstte yapılan girizgâh çerçevesinde, kadın voleybol milli takımımızın elde ettiği sportif başarı tüm Türkiye’de takdirle karşılanmış; ancak bu süreçte kimilerince millete ait olmayan değerlerin ön plana çıkarılmasına yine aynı ölçüde tepki gösterilmiştir. Bugün tüm dünyada nesilleri tehlike altında bırakan LGBT propagandası hayatın başka kademelerinde olduğu gibi sporda da tartışmalara yol açmaktadır. Dar bir gurubun çok da gereksiz yere bu ajandayı sportif başarının önüne geçecek şekilde göze sokması, spordaki birleştirici ruha, milleti kenetlemek için ortaya çıkan enerjiye çok ciddi sekte vurmaktadır.
2023 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonasında Türk Milli Kadın Voleybol Takımı büyük bir başarıya imza atarak Avrupa şampiyonu oldu. Bu zafer, Türk sporunun gurur kaynaklarından biri olarak tarihe geçti. Ancak bu büyük başarı, bazı tartışmalara da yol açtı. Milli takımda forma giyen bir oyuncunun, Abdülhamid ismi üzerinden toplumun bazı kesimlerini rencide eder tarzda kasten aşağılama içerikli sosyal medya paylaşımları yapması, spor camiasında ve toplumda önemli bir gündem maddesi haline geldi. Öncelikle, bu tür sosyal medya paylaşımlarının sporun ruhuna aykırı olduğunu vurgulamak gerekir. Spor, birleştirici ve pozitif bir etkendir; cinsiyet, etnik köken veya başka herhangi bir farklılık ayrımı yapmaksızın insanları bir araya getirmesi beklenir. Sporcular, gençler için örnek kişilerdir ve toplumun değerlerine saygı göstermeleri, rol modeli olmaları, sporun gücünü koruması için elzemdir. Ancak bu tür sosyal medya paylaşımları, millilik kavramını sorgulamamıza neden oldu. Milli takım, bir ülkenin onurunu ve birliğini temsil eder. Dolayısıyla, milli takımda yer almak, büyük bir sorumluluk taşır. Sporcular, bu sorumluluğun bilincinde olmalı ve toplumu olumsuz etkileyen paylaşımlardan kaçınmalıdır. Özel hayatın parçası kalması gereken bir konu üzerinden toplumu aşağılamaya yönelik paylaşımlar ve sorumsuz yaşantılar sadece sporun değil, toplumun da temel değerlerine zarar verir. Bu nedenle, milli takım oyuncularının davranışları, gençlerin ve gelecek nesillerin sporun olumlu etkilerini görmelerini engelleyebilir. Sporcular, sahip oldukları platformun etkisinin farkında olmalı ve pozitif rol modeller olarak hareket etmelidirler.
Tarihi başarı ile ilgili Sırp basınına konuşan, yıllarca Türkiye’de voleybol oynayan Sırp oyuncu Maja Ognjenovic Türkiye için “Sistemlerini, spora yaptıkları yatırımları çok iyi biliyorum. Kusursuz, eşi benzeri olmayan bir sistemleri var. En iyi kulüplerin neredeyse tamamının voleybol okulları var” diyerek Türkiye’nin spor yatırımlarını methederken bunları görmeyip sportif başarıyı devlete, millete rağmen gibi göstermek de anlaşılır değildir. Bu övgü dolu ifadelerden de anlaşılacağı üzere Türkiye’de spora ve sporcuya çok ciddi destek verilmektedir. Hâlihazırda 200 binden fazla lisanslı kadın sporcu voleybol ile ilgilenmektedir.
Bu tartışmaların aynı zamanda bir fırsat yarattığını söylemek de mümkün. Toplum, bu olaylar sayesinde cinsiyet eşitliği ve toplumsal duyarlılık konularında daha fazla bilinçlenmeye başlayabilir. Bu olaylar, sporun sadece bir oyun olmadığını, aynı zamanda bir araç olduğunu ve sporcuların toplumsal sorumlulukları olduğunu göstermektedir. Kimi kesimlerin milli takımı milliliğin gölgesinde bırakmaya çalışması, sporun ve toplumun temel değerlerine zarar veren bir durumdur. Ancak bu tür olaylar, toplumu daha bilinçli ve duyarlı hale getirebilir. Sporcuların, sporun birleştirici gücünü ve toplumları pozitif yönde etkileme potansiyelini unutmamaları önemlidir. Herkes, sporun güzelliklerini paylaşabilir ve cinsiyet ayrımcılığı gibi olumsuz davranışlardan kaçınarak daha iyi bir toplumun parçası olabilir.
Sonuç olarak; dünya üzerinde millet olma vasfını kaybetmiş, milli benliğini yitirmiş, sevinçte ve kederde bir araya gelemeyen birçok toplum görüyoruz. Özellikle coğrafyamızda biraz kafamızı kaldırıp baktığımızda bunu çok net görebiliyoruz. Küreselleşmenin son sürat hızla yol aldığı modern zamanda, küresel devletlerin ve ulus aşırı markaların bir nesnesi haline gelmemek adına milletleri millet yapan değerlere dünden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Yaşadığımız 6 Şubat depremlerinde bu kadar büyük bir afetten ancak ve ancak millet olma vasfımızla çıkabildik. Millet olmanın değerini veya millet olmanın gücünü sadece afetlerde değil, milleti ilgilendiren tüm alanlarda, böyle milli başarılarda da gösterebilmeliyiz.