2019 yılı 22 Ağustos günü Hacire Akar’ın, HDP Diyarbakır İl binasının camlarını kırarak başlattığı Diyarbakır Anneleri hareketi 3 Eylül 2023 tarihinde beşinci yılına giriyor. Bu kutlu ve güçlü kadın/aile hareketinin hem PKK terör örgütüne hem de HDP’nin PKK sevgisine verdiği cevap sayesinde, artık PKK kandıracak genç bulamıyor ve günden güne güç kaybediyor. Bunun en bariz işaretleri, tehdidin özellikle sınırdışına sürülmüş olması ve PKK’nın zorla çocuk kaçırma vakalarının merkezini Suriye içinde Arap ailelere yöneltmesidir.[1] Maalesef PKK/PYD şu an Kamışlı’da küçük çocukları kaçırmaya devam ediyor. Özellikle Kürt ailelerin dışındaki etnik kökenli ailelerin tercih edilmesi PKK/PYD gibi terör örgütlerinin şiddeti daha geniş alanlara yayabilme ve terörü arttırabilme niyetini gösteriyor. Aynı yöntemi DEAŞ gibi terör örgütleri de izlemişlerdi. Bu tür terör örgütlerine karşı verilen mücadeleler ise ancak sivil inisiyatiflerle yerel alanda karşılık bulur ve silahlı güçler de bu mücadeleyi sahada sürdürürse başarılı oluyor. Bugün, PKK artık etkin değilse bunun en önemli sebebi şanlı ordumuzun vermiş olduğu kahramanca mücadele ve sivil alanda terör örgütlerine karşı ortaya konulan protest tutum veya tavırlardır.
Annelerle Tanışma ve Mücadele Azmi
2019 yılının Eylül ayındaki ilk ziyaretimde anneler ile görüşmem oldukça ilginç başladı çünkü çadırda sadece Diyarbakır veya bölgeden gelen aileler yoktu, asker ve polis annelerinin de çadırda olması, çadırın kendi içerisinde organik bir toplumsal ilişkiyi oluşturması ve bunun artarak devam etmesi sosyolojik gözlemlerim açısından oldukça dikkat çekiciydi. Hatta Türkçe bilmeyen anneler ile Kürtçe bilmeyen annelerin birlikteliğinin, annelik içgüdüsü üzerinden oluşturduğu toplumsal hat belki de tek başına her şeyi özetliyordu; annelik ve babalık siyaset-üstü bir kavramdı. Çadır içerisinde annelerin yanında babaların da olması, Diyarbakır Annelerinin, Evlat Nöbeti Aileleri’ne dönüşmesine vesile oldu. Sonrasında Van, Muş, Hakkari ve Şırnak gibi terör örgütünün yoğun olarak saldırı düzenlediği yerlerde direnişin başlaması, bu illerle birlikte İzmir gibi önemli büyükşehirlerden birinin de sürece dahil olması, Diyarbakır Annelerinin sesinin ulusallaşmasına kapı araladı. Maide Aktaş’ın Almanya’nın başkenti Berlin’deki protestosunun da eklenmesiyle Diyarbakır Anneleri artık Diyarbakir Mothers olarak uluslararası medyada yer bulunca, ülkemizin yıllardır teröre karşı verdiği mücadele dış basında da takip edilmeye başlandı ve bir kadın hareketi, dünyada ilk defa teröre karşı verdiği mücadele ile gündeme geldi. Elbette bizler de, bu süreci anlatmak için 2022 ve 2023 yıllarında önemli çalışmalar yaptık, düzenlediğimiz ve koordinatörlüğü tarafımdan yürütülen Uluslararası Diyarbakır Anneleri Kongresi de, ulusal ve uluslararası isimlerle kamuoyuna bu hareket bir kez daha anlatıldı, paylaşımlar yapıldı ve kongre kitapçığı tarafımızca basına gönderildi. Bu husustaki ilk literatür çalışmalarından olacak kitabımız, kısa süre sonra okuyucularımız ile buluşacak. Fakat bu süreçte öğrendiğimiz en önemli husus, annelerin ve babaların verdiği mücadelenin azmiydi. Bizler, onların dertlerini sadece duyurabiliyorduk ama onlar, bölgedeki kan davasının bitmesi için terör örgütü PKK’ya meydan okuyorlardı. Hacire Akar’ın yaktığı meşale tutuştu ve ateşi PKK’yı yakarak, küle çevirmeye başladı. Bu ilk ateş, PKK için büyük bir girdaba dönüşün başlangıcıydı ve PKK, bu zaman aralığında ciddi anlamda kan kaybetti ve sahada etkisi kalmadı.
Anneler Hareketinin Yükselişi
Diyarbakır Anneleri bugüne kadar başarılamayan önemli bir süreci başardı ve teröre karşı direnen ilk kadın hareketi oldu. Elbette dünyada başka anne veya kadın hareketleri de vardı; mesela Mayıs Anneleri gibi Arjantin veya diğer Latin Amerika ülkelerindeki kadın hareketleri, Süfrajetler yada Mavi Çoraplılar bunlara örnek verilebilir. Lakin, Diyarbakır Anneleri dışındaki tüm kadın hareketlerinin iki amacı vardı; öncelikli talepler eşit emek ve ücret talebi olarak ön plana çıkmışken, diğer kadın hareketleri ise sisteme yönelik bir eleştiriyi gündeme getiriyorlardı. Diyarbakır Annelerinin en önemli farkı ise devlet ve millete karşı olan bir terör örgütüne direnişti, yani sisteme karşı olan PKK’nın yok olmasına yönelik bir tavır izledi. PKK, terör örgütü olarak en fazla zarar verdiği Diyarbakır’dan hiç beklemediği bir tokat yedi ve bu tokat, modernleştirdiğini iddia ettikleri kadınlar, yani anneler tarafından atıldı. Kendilerini en güçlü hissettikleri merkezlerden biri olan Diyarbakır’dan gelen bu tepki, PKK’yı sersemletti ve annelerin evlatları geldikçe PKK için dalgalanma daha uzun sürdü. Bugüne kadar yaklaşık 45 kaçırılan isim geri geldi, nöbete katılan aile sayısı 370’e yaklaştı ve Evlat Nöbeti hareketi 5. yılına giriyor. Burada önemli olan husus, annelerin hareketinin özellikle 2019’dan sonra hızla yükseldiği, başarılı olduğu ve bunun devam ettirebildiğidir. Çünkü hiçbir kadın hareketi bu kadar ayakta kalamadı ve direnemedi. Halbuki o hareketler teröre karşı da değildi ve ölüm ile tehdit edilmiyorlardı. Van, Hakkari, Şırnak, Muş ve Diyarbakır gibi illerdeki Evlat Nöbeti ailelerinin her biri şu an ayrı ayrı tehdit alıyor ve buna rağmen direnişlerinden vazgeçmiyorlar. Aslında başarılarının arkasındaki en önemli sebep de bu olarak gösteriliyor. Çünkü HDP ve benzeri yapılar, gittikçe Anneler hareketinden korkmaya başladı. İlk defa kendilerine karşı gelişen bir kadın hareketi karşısında çaresiz kaldılar ve sorunu PKK’ya ihale edemediler.
Pandemi Yılları ve Sonrası
Pandemi yılları anneler ve diğer aileler için çok zor geçti çünkü annelerin ve babaların yaş sınırları belirli bir oranın üzerindeydi ve ailelerin hastalanma ihtimalleri de oldukça yüksek risk barındırıyordu. Ama devletimiz özellikle bu konuda ciddi tedbirler aldı, çadırın sağlık standartlarına uygun olarak iç dizaynının yapılması ve daha dikkatli ziyaret süreçlerinin başlaması, Diyarbakır Annelerini de olası risklerden korudu. Elbette güvenlik güçlerinin insanüstü çabası da sürecin sağlıklı ilerlemesine vesile oldu. Ülkemiz ilk defa PKK terör örgütüne karşı önemli bir sivil alan mücadelesi elde etmişti ve devletimiz bu süreci korumakta kararlıydı. Süreç, başarıyla devam etti ve hala aynı başarıyla devam ediyor. Pandemi sonrası başlayan ziyaretler, anneleri anlatan belgeseller, görsel paylaşımlar ve toplantılar, özellikle çadır nöbetinin daha net anlaşılmasını sağladı. Çünkü nöbetin başlamasında kısa bir süre sonra ülkemizdeki ilk vaka görülmüştü. Pandemi sonrasında da Avrupa kamuoyunda geniş yer bulan ve gündeme gelen Diyarbakır Anneleri elbette bazı ülkelerde beklenen ilgiyi görmedi, bu ülkelerin başında Almanya, Belçika ve İsviçre gibi ülkeler geliyordu. PKK’nın siyasal kanadının etkin olduğu alanlarda Diyarbakır Annelerinin gündeme gelme ihtimali elbette düşüktü. Fakat sayın Cumhurbaşkanımızın NATO toplantıları sonrası terör sorularına Diyarbakır Anneleri üzerinden cevaplar vermesi[2] yeniden anneleri dünya gündemine taşıdı ve ilgi çeken hususların ilk sıralarına yükseltti. Annelerin direnişi devam ederken PKK’dan ayrılan, kaçan veya ailesine geri dönen, çatışmaya girmemiş birçok kaçırılmış/kandırılmış kişiler de gelmeye devam ediyordu. Özellikle kırsal bölgelerdeki çözülmelerin yanında, MİT’in yaptığı başarılı operasyonlar da terör örgütünün alanını iyice daraltı. Medya aracılığı ile bilinçlenen bölge halkı ve aileler, geçmişten itibaren devam eden kan davasının artık bitmesini ve çocuklarının benzer tehditlerle büyümemesini istiyorlardı. Belki de Diyarbakır Annelerinin en önemli kamu faydası da bu oldu. Çünkü kırsal alandaki aileler maalesef geçmişte PKK’nın propagandası ve yalanları sebebiyle yanlış bir algıya kapılabiliyorlardı lakin annelerin direnişi bu kısırdöngüyü de kırdı. Annelerin birlikteliği devam ederken, elbette o çok üzücü Gara olayı yaşandı, çadırda evlatlarını bekleyen asker annelerinin evlatları Gara mağarasında PKK’nın vahşi katliamıyla şehit oldular. PKK, bir kez daha çirkin yüzünü göstermiş ve askerlerimizi şehit etmişti.[3] Yürekleri yakan bu olaydan sonra asker anneleri çadırdan ayrılmak durumunda kaldı ancak Diyarbakır Anneleri nöbete devam ettiler.
Evlat Nöbeti Aileleri Neden Başarılı Oldu?
Aslında bu soruya verilecek tek cevap, annelik kavramı üzerinden analiz edilebilir. Çünkü annelik, gerçekten de siyaset-üstü bir kavramdır ve anneliğin karşısında hiçbir güç duramaz. Anneler, hiçbir kesimi ötekileştirmediler, herkese destek çağrısı yaptılar, tüm ziyaretlere kapılarını açtılar, haklı endişelerini dile getirdiler ve toplumu kucakladılar. Çünkü anne merhameti kapsayıcıydı ve anneler, HDP Diyarbakır il binası önündeki çadırdan tüm dünyaya “kan dursun” çağrılarını sürekli olarak yinelediler. Öteki taraftan bir kadın hareketi olarak babaların da bu hareket içindeki yerini önemsediler, nöbet aileleri kavramını inşa ettiler ve siyasallaşmanın merkezi olan Diyarbakır’dan hem PKK’ya hem HDP’ye hem de tüm terör örgütü uzantılarına seslendiler, silahı bırakma çağrısı yaptılar ve nöbetlerine devam ettiler. HDP ise il binasının kepenklerini kapatmak zorunda kaldı ve annelerin haklı direnişine daha fazla karşı koyamadı. Kendi seçmenlerine dahi Diyarbakır Annelerinin protestolarını ikna edici bir dil ile anlatamadılar, tabanları Diyarbakır Annelerini halkı buldu, hatta Diyarbakır’da son seçimlerde HDP oy kaybetti, Türkiye genelinde ise geçen seçimlere göre yaklaşık 5 puanlık oy kaybettiler.[4] Diyarbakır halkı da Diyarbakır Annelerini ciddi anlamda destekledi özellikle yıl dönümlerinde anneleri yalnız bırakmadılar.
Annelerin başarısının bir diğer sebebi ise sivil alanda kalabilmesiydi. Anneler, hiçbir siyasal yapının parçası haline gelmediler. Kendilerine atılan iftiralara belki de verdikleri en güzel cevap bu oldu. İnşa ettikleri evlat nöbetini başkalarının ötekileştirici dili anlamsızlaştırmaya yetmedi. Sivil alanda kalarak hareket alanlarını geniş tuttular, bir siyasi partinin güdümüne girmediler, tüm partilere çağrılar yaptılar, şehit ailelerinin ziyaretlerinde annelerin birlikteliği medyada geniş yer buldu ve annelik, bir kez daha en güçlü duygu olarak karşımızda belirdi. Annelerin sivilliği, HDP’nin modern kadın tezini çürüttü. HDP’ye göre güya modernleşen kadın daha bilinçli olacaktı ve PKK’yla birlikte direniş sergileyecekti. Anneler, HDP’nin en fazla oy aldığı illerden biri olan Diyarbakır’dan, HDP’ye en güçlü cevabı verdi ve HDP’nin, Kürt kadınına en fazla zarar veren parti olduğunu haykırdı. HDP’nin çürük tahtalarla inşa ettiği köprü anneler tarafından yıkıldı ve HDP, artık o yolu geçemedi, yol anneler tarafından kapatılmıştı. Annelerin HDP’ye kapattığı şiddet yolu HDP’yi siyasal alanda da pasifleştirdi. HDP eskisi kadar aktif olamadı hatta kendi başına etkili olamayacağını anlayarak Millet İttifakı’na destek verdi. En başından beri Diyarbakır Annelerinin iddiası olan “HDP samimi değil, doğru söylemiyor, PKK’nın güdümünde” söylemleri de ispatlandı, çünkü birkaç gün önceki toplantılarında Pervin Buldan[5] eş-başkanlıktan ayrılırken “Öcalan’a özgürlük” isteyerek ayrıldı. HDP, Türkiye partisi olamadığını yeniden ispatladı ve Annelerin ilk günden itibaren sürdürdüğü söylemini de kanıtladı; HDP eski HDP’ydi.
Sivil alanda kalmayı başarabilen Diyarbakır Anneleri siyasallaşmamanın yanında siyasallaşma sürecinin aracı aygıtı haline gelmedi. Yıllardır devam eden eylemlerini taraf olmanın girdabından korudu ve kadın olmanın verdiği güç ile bu tür girişimlere cesurca karşı durdu. Belirli dönemlerde bazı siyasal yapılar Anneler üzerinden spekülasyon yaratmaya çalışsa da anneler; yerliliklerini ve doğallıklarını korumayı başardı. Mesela Yüksekova’da PKK’nın iftiralarına inanan bazı kadınlar, HDP’nin de yanlış yönlendirmesi ile devlete karşı farklı bir siyasal tavır belirlediler. PKK, katlettiği insanları her zaman yaptığı kimi farklı lanse etmeye başladı ve HDP (ve öncülleri) güdümünde Barış Anneleri denilen bir platform oluşturuldu. HDP’nin ciddi anlamda destek verdiği, birçok eylemde ön plana çıkardığı ve kullandığı kadınlar terör örgütü tarafından araçsallaştırıldı. Neticede, PKK söylemini sürdüren bu oluşum toplumsal zeminde tutunamadı, kamuoyu tarafından benimsenmedi. Beyaz Leçekliler olarak da bilinen bu kadın hareketi[6] HDP’ye entegre oldu ve neredeyse HDP’nin aparatı haline geldi. Sivil alanda kalamayan ve sivil dengeyi gözetemeyen her kadın hareketi belirli bir süre sonra azaldı, sesleri kısıldı ve hareketlerini sonlandırmak zorunda kaldılar.
Siyasallaşma Tehlikesi
Güçlü başlayan sivil hareketler siyasallaştıkça alanlarını daralttılar. PKK güdümündeki ancak sivil görünümlü oluşumlar varlık sebeplerini sorgulatır hale geldiler. Alanları daraldıkça gündemlerine aldıkları başlıkların, bazı siyasal kesimler tarafından yönetildiğine dair şüpheler oluşmaya başladı ve protestoya başladıkları ilk günden itibaren kazandıkları toplumsal desteği kaybettiler. Kaybedilen toplumsal destek, hareket içinde birilerinin siyasal olarak ön plana çıkmasıyla başladı ve hareket içindeki diğer isimler bu süreçten rahatsız oldu. Protesto yapanlar arasındaki ayrım hat safhalara ulaşınca ve HDP gibi bir siyasal alanın kontrolüne girince hareketin daha fazla devam edemeyeceği anlaşıldı. Ülkemizde bunun en spesifik örneği ise Cumartesi Anneleridir. Cumartesi Annelerinin ortaya koyduğu samimi tavır kısa bir süre içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dikkatini çekti ve kendisi Berfo Ana ile buluştu. Hatta AK Parti, faili meçhuller ile alakalı araştırma komisyonu kurdu ve darbe sicilini soruşturmaya yönelik araştırmalar hızla başlatıldı. Ama birileri, Cumartesi Annelerini siyasal bir aygıt olarak kullanmaya ve acıları siyasetin araçsal aygıtı haline getirmeye başlayınca işler değişti, maalesef bugün Cumartesi Anneleri, rijit bir siyasal kesimin kendi emellerini duyurabilmesinin ideolojik aygıtı haline geldi, böylece toplumsal desteğini de kaybetti.
Medya Platformu olarak Nevşehir’de uluslararası bir kongre düzenlediğimiz ve kongre sonucumuzu HDP Genel merkezi önünde basına deklare ettiğimizde vurguladığımız en önemli ifademiz şuydu: “Annelik ve babalık siyaset üstü bir kavramdır, hiçkimse bu kavramlar üzerinden siyasallaştırma yapamaz, bu kavramları siyasal arenaya çekemez, buna hakkı yoktur”. O gün ne söylediysek, bugün de arkasındayız ve düşüncemiz hiç değişmedi. Diyarbakır Anneleri üzerinden kendisine siyasal alanda zemin aramak isteyen kim olursa olsun, karşısında bizleri bulacaktır. Bugüne kadar hükümet ve ilgili devlet kurumlarının izlediği dengeli ve pro-aktif politika sayesinde Anneler hareketi siyasal bir sürece dahil edilmedi. Hareketin, yerelliği ve doğallığı bugüne kadar hassasiyetle korundu. Tam bu sebepten dolayı Diyarbakır Anneleri hareketi başarıyla yoluna devam etti ve meydan okuma gücü sınırlarımızı aştı. Siyasal otoritenin desteğini almak ile siyasal otorite tarafından yönetilmek arasındaki ince çizginin Diyarbakır Anneleri sürecinde hassasiyetle yönetildiğini de gördük. Böylelikle, anneler veya babalar üzerinden bir kesime mesaj vermeye çalışan hiçbir siyasal yapı başarılı olamadı, çünkü annelik ve babalık, siyaset kavramının yetişemeyeceği kadar yüksekte durmaya devam etti. Elbette, her toplumsal hareketin sağından ya da solundan birileri fitne tohumları ekmeye çalışacaktı, Diyarbakır anneleri buna da müsaade etmedi. Özellikle HDP’nin farklı yollarla anneleri ve babaları provoke etme çabaları da karşılık bulmadı ve Diyarbakır’da, Evlat Nöbeti Aileleri üzerinden oluşturulmaya çalışılan sahte algı toplum tarafından kabul edilmedi, karşılık bulmadı. Diyarbakır Annelerine yönelik HDP tarafından dillendirilen iftiraların karşılık bulmaması, HDP’ye kepenk kapattırdı ve HDP Diyarbakır il binası artık kullanılamaz hale geldi. Birkaç metre karelik bir çadırın, HDP il binasını düşürdüğü sefalet hali tüm Türkiye tarafından yürekten alkışlandı ve Evlat Nöbeti istediği başarıyı elde etti. Diyarbakır Anneleri siyasallaşmayarak bugüne kadar elde edilen tüm kazanımlarını korudu, hiçbir siyasal parti onları siyasallaşmak ile suçlayamadı ve ailelere yönelik iftiralar boşa çıktı.
Anneler Hareketi Nasıl Devam Etmeli
Her toplumsal hareket elbette zaman zaman çeşitli ivmeler yakalayabilir veya düşüşler gösterebilir lakin Diyarbakır Anneleri temsil ettikleri ivmeyi hiçbir zaman kaybetmedi. Belirli dönemlerde sabit kaldı, belirli dönemlerde ise hareketin etkililik oranı yükseldi. Elbette annelerin başarısı sivil kalabilmeleri ile yakından ilgilidir. Ülkemizde kendisini feminist olarak tanımlayan ama toplumsal çıkarları uyuşmadığı için destek vermeyen birçok yapıdan uzak duran Diyarbakır Anneleri, her alandaki mücadelesini ancak ve ancak sivil kalarak sürdürebilir. Kendilerine destek vermeyen lakin aynı zamanda muhalif olan tüm kadın hareketlerine de ancak sivil kalarak cevap verebilmiş ve başarı elde etmiştir. Kendilerini feminist kodlarla tanımlayan bu tür müphem yapıların, Diyarbakır Anneleri ile alakalı hazmedemediği tek gerçeklik, Anneler hareketinin sivil kalmasıdır. Böylelikle suçlayacak bir kanal bulamamakta ve eleştiri yöneltememektedirler. Kendilerinin belirlediği ve kamuoyuna hakim kılmaya çalıştığı cinsiyet tipolojileri de yine Diyarbakır Anneleri tarafından yıkılmaktadır. Çünkü annelik, gündelik hayatın en önemli parçasıdır lakin siyasetin belirlediği gündelik hayatın dışındadır. Bu devam ettiği müddetçe Diyarbakır Anneleri asla mağlup edilemeyecektir.
[1] Güç kaybeden PKK, özellikle Arap ailelerin çocuklarını kaçırarak sürekliliğini sağlamak istiyor ama Arap aileler ve aşiretleri de PKK ile, daha doğrusu PYD/YPG ile savaşmaya çoktan hazır. Hatta Arap aşiretler şu an PYD veya YPG ile Suriye’de çatışmaya başladılar bile. Bkz: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/deyrizorda-teror-orgutu-pkk-ypg-ile-araplar-arasinda-catismalar-suruyor-/2978486. Erişim: 01.09.2023.
[2] Diyarbakır Anneleri de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etmişti. Bkz: https://www.aa.com.tr/tr/diyarbakir-annelerinin-evlat-nobeti/diyarbakir-annelerinden-cumhurbaskani-erdogana-tesekkur/2627389. Erişim: 02.09.2023.
[3]Bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/Gara_Katliam%C4%B1. Erişim: 02.09.2023.
[4]Bkz:https://www.trthaber.com/haber/gundem/hdpnin-oy-orani-dustu-767492.html#:~:text=28.,8%2C8’e%20 d%C3%BC%C5%9Ft%C3%BC.&text=28.,-D%C3%B6nem%20Milletvekili%20Genel. Erişim: 02.09.2023.
[5] Bkz: https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/hdpli-pervin-buldan-mucadelemiz-surecek-diyerek-bir-kez-daha-terorist-basi-ocalana-ozgurluk-istedi-4555828. erişim: 02.09.2023.
[6] Pervin Buldan, Beyaz Tülbentliler için “Yanlarındayız” demişti. Bkz: https://www.rudaw.net/turkish/middle east/turkey/140520191. Erişim: 02.09.2023.