Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Irak Ziyareti ve Muhtemel Senaryolar

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ağustos sonundaki Irak ziyareti Türkiye açısından pek çok önemli gelişmenin habercisi olarak değerlendirilebilir. Ziyaret kapsamında Bağdat ve Irak’ın kuzeyinde yapılan görüşmelerde Irak’ın toprak bütünlüğünden ekonomik ilişkilere ve su meselesinden terörle mücadeleye kadar farklı konular gündeme taşındı. Özellikle Dışişleri Bakanı Fidan’ın Iraklı muhataplarından PKK’yı resmiyette bir terör örgütü olarak kabul etmesini talep etmesi öne çıkan başlıklar arasında ilk sıralarda yer aldı. Irak açısından ise söz konusu ziyaretin Muhammed Şiya es-Sudani hükümetine Türkiye’den bakan düzeyinde ilk temas olması hasebiyle ehemmiyet arz ettiği söylenebilir. Iraklı yetkililer Fidan’ın ziyaretini özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak’a muhtemel bir ziyareti kapsamında değerlendirdikleri için bakanlık düzeyindeki temaslar ayrı bir önem kazanmıştır. Peki Fidan’ın ziyareti iki ülke için başka ne anlamlar taşıyor?

İstikrarlı İlişki İhtiyacı

Türkiye-Irak ilişkilerinin tarihi ve kültürel geçmişi iki ülkeyi pek çok konuda birbirine yaklaştırmaktadır. Türkiye Irak’ın kuzeye açılan kapısı olmasının yanında ekonomik olarak da Irak’la yakın ilişkiler geliştirmiş durumda. Özellikle enerji konusunda iki ülkenin yerelde ve uluslararası alanda uzun yıllara dayanan bir işbirliği söz konusu. Bu bağlamda Irak’ta meydana gelebilecek herhangi bir gelişmenin direkt ya da dolaylı olarak Türkiye’yi etkileyebilme potansiyeline sahip olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi istikrarı Türkiye’nin Irak’a yönelik siyasetini şekillendiren temel unsurlar olarak ön plana çıkmaktadır.

Türkiye-Irak ilişkilerinin yakın geçmişteki en önemli sorunu istikrarlı bir ilişki ortamının eksikliği olarak gösterilebilir. Bağdat’ta merkezi hükümet krizleri, Erbil-Bağdat yönetimlerinin anlaşmazlıkları, İran-ABD rekabeti, ülke güvenliği /terör meselesi, ekonomik ve toplumsal sıkıntılar bu durumu ortaya çıkaran temel sebeplerdir. Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin pek çok meselede karşısında siyasi bir irade ve muhatap bulamamasına yol açabilmektedir. Örneğin Erbil ve Bağdat yönetimleri arasında özellikle petrol gelirlerinin paylaşılması konusundaki anlaşmazlıklar ve krizler Türkiye’yi rahatsız etmektedir. 25 Mart’ta Türkiye’nin Irak’tan petrol akışını durdurması bu durumun bir sonucudur. Türkiye bu hamleyi Irak merkezi hükümetinin Türkiye’yi Irak’ın kuzeyiyle doğrudan petrol anlaşması yapmakla suçlayarak Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne şikâyet etmesi sonrasında yapmıştır. Tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye petrol konusunda muhatapların birlikte hareket etmesi için diplomatik kanalları zorlamaya devam etmektedir.

Irak’ın 2003 ABD işgali sonrasında daha somut hale gelen bölünmüş siyasi yapısı, etnik ve mezhep temelli ayrışmalar ülkede istikrarsız bir ortamı sürekli olarak besliyor. Tüm bu gelişmeler Türkiye’yi kaçınılmaz olarak etkiliyor. Irak’taki sağlıksız ortamın iyileştirilmesi konusunda Türkiye siyasi olarak önemli bir rol oynayabilir. Bu kapsamda Türkiye’nin Irak siyasi dengelerini göz önüne alarak Bağdat merkezi hükümeti üzerinden Irak siyasetini şekillendirmesi doğru bir adım olacaktır.

Irak’ın yakın dönemde sıklıkla dile getirdiği ülkenin güneyinden kuzeyine uzanan Kalkınma Yolu Projesi’nin (demir ve karayolu) hayata geçmesi de iki ülkenin istikrarlı ilişki kurmasında önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin Habur sınır kapısına alternatif Ovaköy sınır kapısı projesi de bu kapsam içerisine sokulabilir. Ticari yolların yanında su meselesi de iki ülke arasında önem arz eden meseleler arasındadır. Fırat ve Dicle nehirlerinden faydalanma meselesi iki ülke ilişkilerinin seyri açısından dikkatle takip edilmelidir. Sonuç olarak her iki ülke arasında farklı alanlardaki işbirliği istikrarlı ve sürdürülebilir bir ilişkinin tesis edilmesine hizmet etme potansiyeline sahiptir. Bu noktada Irak’ın tutumu büyük oranda belirleyici olacaktır. Irak’ın atacağı adımları ve ortaya koyacağı siyasi iradeyi takip etmek gerekir. Bu kapsamda Irak’ı yakından tanıyan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ziyareti oldukça önem arz etmektedir.

PKK Terörü

Terör asgari düzeyde uygun coğrafya, silah ve insan gücü şartlarının karşılandığı her ortamda ortaya çıkabilir. Irak uzun yıllardır bu şartların karşılandığı bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. PKK terörünün yanında DEAŞ ve Haşdi Şabi gibi silahlı gruplar ülke sınırları içerisinde varlık göstermeyi sürdürüyor. 2014’te DEAŞ’ın ülkenin büyük çoğunluğunu ele geçirmesi terörle mücadele edilmediği takdirde Irak’ta sürdürülebilir bir güvenliğin mümkün olmadığını göstermiştir. Benzer şekilde PKK’nın başta Kandil olmak üzere Mahmur ve Sincar’ı merkez olarak görmesi ve bu bölgelerde yoğun faaliyetleri de Irak’ın toprak bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit etmeye devam etmektedir.

Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olması sonrasında PKK’yla mücadelenin Türkiye’nin Irak’a yönelik politikalarında ana gündem maddesi olması beklenilen bir gelişmedir. Fidan’ın MİT başkanı olarak görev yaptığı dönemde PKK ile mücadelede attığı adımları kalıcı hale getirmeyi amaçladığı ziyaret boyunca gözlemlenen önemli noktalardan biridir.

Dışişleri Bakanı Fidan’ın Bağdat ziyaretinde muhataplarından terörle mücadeledeki talepleri ve özellikle PKK’nın resmiyette bir terör örgütü olarak tanınması isteği Türkiye’nin Irak federal yönetimini güvenlik meselesinde sürecin içerisine dahil etme çabasının yansımasıdır. Türkiye uluslararası siyaset açısından sınır güvenliği ve PKK meselesinde tüm ilgili aktörlerle diplomatik kanalları açık tutmaktadır. Buna rağmen TSK’nın terör unsurlarına yönelik operasyonlarına karşı yoğun bir dezenformasyon süreci işlemektedir. PKK’ya yakın haber kaynakları ve Türkiye karşıtı diğer aktörler Türkiye’nin bölgedeki sivilleri sözde hedef aldığını iddia etmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin Dışişleri bakanlığı düzeyindeki ziyareti ve Bağdat merkezi hükümetini muhatap alması bölgedeki tüm aktörlere Türkiye’nin terörle mücadelede pozisyonunu anlatmak için önemli bir hamledir. Farklı bir ifadeyle sahada hakimiyetini artıran Türkiye masada da etkin bir profil sergilemektedir.

Fidan’ın Erbil ziyaretinde de en önemli dosya PKK ile mücadelede atılacak adımları içeriyordu. Son dönemde TSK ve MİT’in Irak’ın kuzeyinde PKK’ya yönelik nokta operasyonları terör örgütünü oldukça zayıflatmış durumda. Terör örgütünün üst düzey isimlerinin tek tek etkisiz hale getirilmesi sadece Türkiye için değil aynı zamanda Irak’ın kuzeyinde de güvenli bir ortamın inşasına katkıda bulunduğu söylenebilir. TSK’nın bölgede alan hakimiyetini artırması PKK’yı bulunduğu bölgeler dışında bir alan arayışına ittiği de gözlemleniyor. Erbil yönetiminin Türkiye’nin pozisyonuna yakın durması PKK açısından rahatsızlık yarattığı terör örgütünün üst düzey yöneticileri tarafından sıklıkla dile getiriliyor. İlave olarak Fidan’ın Irak ziyaretine Bağdat’tan başlaması ve merkezi hükümet üzerinden önemli mesajlar vermesi Erbil yönetimi tarafından yakından takip edildiği de görülmüştür.

Sonuç olarak Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olarak Irak’ı ziyareti bölgedeki tüm unsurlara önemli mesajlar vermiştir. MİT başkanı olarak Irak’ı defalarca ziyaret eden Fidan son ziyaretinde Türkiye’nin taleplerini ve pozisyonunu en yetkin ağızdan iletmiş oldu.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu