İran İçin Bir Başka Siper: BRICS

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve son olarak Güney Afrika’nın da dahil olduğu dünyanın yükselen en önemli beş ekonomisinden oluşan BRICS organizasyonunun 15’inci zirvesi Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinde gerçekleştirildi. 22-24 Ağustos 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen zirve dahilinde, zirveye ev sahipliği yapan Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın söz konusu bloğa İran’ın yanı sıra Arjantin, Mısır, Etiyopya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan altı yeni ülkenin davet edileceğini duyurdu. Bloğa altı yeni ülkenin davet edileceğinin ilan edilmesiyle gündem başlıklarının ilk sıralarına yerleşen ve Batı’nın dikkatlerini üzerine çeken BRICS oluşumunun küresel iktisadi sistemde nasıl bir anlam ifade ettiği ise merak konusu haline geldi. Zira söz konusu organizasyon bugün dünya ekonomisinin %26’sını teşkil etmesi hasebiyle Batı’nın global iktisadi denklem üzerindeki nüfuzuna meydan okuyan jeopolitik ve ekonomik bir güç olarak ön plana çıkmaktadır.

Goldman Sachs isimli çok uluslu yatırım bankasının baş ekonomisti Jim O’Neill’ın 2001 yılında formüle ettiği bir çalışmasına dayanan BRICS fikri, temelde Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gibi gelişmekte olan ekonomilerin dünyanın en gelişmiş ülkeleri olan G7 ülkelerini  (ABD, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve İngiltere) aşacak bir gayrisafi yurtiçi hasıla büyümesine sahip olduğu söylemi üzerine inşa edilmiştir. 2006 yılında organizasyona dahil olan dört ana ülkenin baş harfinden oluşan BRIC, son olarak 2010 yılında Güney Afrika’nın da bloğa katılımı ile BRICS şeklinde adlandırılmaya başlanmıştır.

Dünya nüfusunun %40’ını teşkil eden BRICS ülkelerinin takribi küresel iktisadi faaliyetlerin dörtte birini oluşturduğu ve 2023 yılı itibariyle G7 ülkelerinin küresel gayrisafi yurtiçi hasılasını geride bıraktığı iddiası dikkate alındığında söz konusu grubun siyasi ve iktisadi ortamı kendilerine fayda sağlayacak şekilde yeniden şekillendirmeyi hedeflediği söylenebilir. Nitekim son zirve kapsamında gündeme gelen dolarizasyona karşı mücadele için yeni para biriminin oluşturulması teklifi bu durumu kanıtlar niteliktedir. Öte yandan mevcut durum, kurulduğu tarihten itibaren ABD yaptırımları ile mücadele içerisinde olan Tahran yönetimi için büyük bir önem arz etmektedir. Zira bugün BRICS organizasyonunun İran’ı bloğa daveti, Tahran yönetimi açısından 1979 İran İslam Devrimi akabinde başlayan ve hâlâ devam etmekte olan ABD yaptırımlarını aşma konusunda bir siper mahiyeti göreceği söylenebilir. Öyle ki BRICS’ın söz konusu davetine dair açıklamalarda bulunan İran Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Muhammed Cemşidi sosyal medyada yaptığı paylaşımında bu durumu “stratejik bir zafer” ve “tarihi bir gelişme” olarak gördüğünü beyan etti. Ardından konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ise X platformunda yaptığı açıklamada söz konusu gelişmeyi büyük bir başarı olarak değerlendirmiş ve çok kutupluluğu güçlendireceğini beyan etmişti.

Önümüzdeki günlerde global ekonomik denklemde daha çok konuşulacağı düşünülen BRICS organizasyonuna İran’ın katılımı esasen Tahran yönetiminin uzun yıllar takip ettiği “Doğuya Bakış” stratejisinin bir ödülü olarak da nitelendirilebilir. Zira hatırlanacağı üzere Beyaz Sarayın Rusya-Ukrayna savaşı akabinde Moskova yönetimine uyguladığı iktisadi ambargo ve diplomatik izolasyon, yıllardır ABD yaptırımları ile mücadele eden Tahran yönetiminin Rusya ile olan ilişkilerini pekiştirmiştir. Öte yandan 6-10 Mart 2023 tarihleri arasında Pekin’de gerçekleştirilen müzakereler sürecinde Çin yönetiminin Tahran-Riyad yakınlaşması noktasında sergilediği arabulucu tutum ile İran, tatbik ettiği “Doğuya Bakış” stratejisini bir adım daha ilerleteceği izlenimini vermiştir. Nitekim bu durum 2023 yılının Temmuz ayında Tahran yönetiminin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne resmen üyeliği ile somutlaşmıştı. Son günlerde yaşanan bu gibi gelişmeler ışığında Tahran yönetiminin haziran ayında BRICS’e katılım için başvuru talebine olumlu bir cevap verilmesi, Doğu ile ilişkileri her geçen gün ilerleyen ve kendisini bölgesel bir aktör olarak tanımlayan İran açısından çok şaşırtıcı bir gelişme olmamıştır.

Her ne kadar Tahran yönetiminin Şanghay İşbirliği Örgütü üyeliğiyle hızlanan ve BRICS bloğuna katılımıyla devam eden doğuya bakış politikasının altında yatan temel motivasyonun Tahran yönetimi tarafından mütemadiyen vurgulanan gücün doğuya kayması tespitine dayandığı beyan edilse de İran’ın bu yönelimi stratejik bir hamleden ziyade Batı karşıtı ideolojisinin getirdiği zorunlu bir tercihtir. Öyle ki sergilediği Batı karşıtı tutum ile iktisadi denklemden soyutlanan Tahran, “Büyük Şeytan” olarak gördüğü ABD’nin maksimum baskı politikası karşısında artan gıda fiyatları ve ekonominin aşağı yönlü gidişatına karşın bir çıkış yolu aramaktadır. Fakat İran’ın BRICS üyeliğinin yakın gelecekte somut bir getiri sağlamayacağı tahmin edilirken uzun vadede -örneğin ABD ile gerçekleştirdiği sonraki müzakerelerde- elini güçlendirici bir kart olacağı ifade edilebilir. Buna ek olarak Orta Doğu petrol rezervlerinin dörtte birini topraklarında bulunduran ve Rusya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci gaz rezervlerine sahip olan İran’ın jeopolitik ve jeoekonomik konumu BRICS gibi ekonomik bir oluşuma hatırı sayılır katkılar sunacağı tahmin edilmektedir.

Tüm bu gelişmeler ışığında Tahran yönetiminin bağımlılıktan kurtulma çabası olarak görebileceğimiz BRICS üyeliği Batı bloğuyla ilişkilerine normalleştirme umudunu kaybeden İran için can simidi vazifesi görecektir. Öte yandan her geçen gün Batı ile iplerin gerilmesi ve Doğu bloğunun Tahran yönetimine koşulsuz desteği İran’ın dış politikada Batı’ya karşı daha agresif bir tavır sergilenmesine sebebiyet verebileceği tahmin edilmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu