Milliyetçilik ulus devletin kurulma sürecindeki en önemli işbirlikçisi sayılırken çağımızda milliyetçilikler Tanıl Bora’nın bir zamanlar Türk Sağı’nın Üç Hali: Milliyetçilik, Muhafazakarlık, İslamcılık kitabında yazdığı gibi katı (milliyetçilik), sıvı (İslamcılık), gaz (muhafazakarlık) üçlüsünün katı kısmını temsilden ziyade ya devlet desteği çözülmüş milliyetçilikler olarak ya da katı değil ama çok sert, daha da radikalize olmuş lokal, yerel milliyetçilikler olarak karşımıza çıkıyor. Dünyada artan mülteci sorunu ve sömürgeden gelenlerin isyanı ırkçılığın kamusal ve politik hayatta yükselişiyle sonuçlanıyor. Türkiye de dünyayla farklı bir politik atmosferi solumadığı için artan mülteci dalgasıyla birlikte milliyetçilik bakımından daha radikalize hatta kimi zaman ırkçı görüşlerin kamuoyunda tartışıldığını görüyoruz. Bunun yanı sıra mevcut devletçi milliyetçilikten daha radikalize olmayan başka tür kopuşlar da söz konusu. Bu kopuşlardan bir tanesi İyi Parti bünyesinde toplanan siyasi oluşumdur.
Hangi Milliyetçilik?
Politik hayatımızın yakın döneminde seçimlerin hemen öncesinde yeni siyasal sisteme geçişin bir neticesi olarak mevcut politik partilere yenileri katıldı. Deva Partisi, Gelecek Partisi gibi AK Parti’den kopmayla ortaya çıkan yeni oluşumların yanı sıra MHP’nin siyasi tabanına nüfuz etmek isteyen ve milliyetçi olduğunu ileri süren Zafer Partisi ve Sinan Oğan’ın öncülüğündeki hareket gibi politik oluşumların da ortaya çıktığını görüyoruz. MHP’nin devletçi ve muhafazakâr tondaki milliyetçiliğinin yanı sıra ortaya çıkan ancak ondan farklı olan -kimileri bunlara sivil milliyetçilikler demektedir- milliyetçi ideolojiye sahip bu oluşumların politik skalada seküler, ırkı önceleyen ve radikal bir tarzda mülteci düşmanlığı güden açıktan koyuya farklı renkleri var.
Özellikle kamuoyuna yansıttıkları söylemlerde gerek mülteci meselesi gerekse FETÖ, HDP ve Hüdapar meselesi olsun bu farklılıklar kimi zaman daha da belirginleşmektedir. Kemalizm ideolojisine yaslanan ve bugünlerde dönüşen CHP milliyetçiliğinin ise bütün bu milliyetçiliklerin dışında ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Seçimlerdeki oy verme davranışıyla birlikte değerlendirildiğinde bu milliyetçiliklerin ağırlıklı olarak daha çok kentli olduğu, toplumun mevcut muhafazakâr devletçi milliyetçilerinden farklı olarak toplumun daha seküler kesimlerinde görüldüğü söylenebilir. Ünlü bir düşünür şöyle demişti: “kent hayatı komşuluğu kabul etmez” dolayısıyla kentli seküler milliyetçilikler de ırksal farklılık gördüğü mültecilerle komşuluğu çok fazla kabul etmeyecektir. Sekülerleşme Batı’da dinin kamusal hayattan çekilişi ve bireyin vicdanına indirgenmek suretiyle özel hayatla ilişkilendirilmesi, bireycilik, endüstrileşme ve demokratik eşitlikçilik süreçleriyle birlikte ve onların bir sonucu olarak ortaya çıktı. Kapitalizmle birlikte ortaya çıkan ideolojiler liberalizm, muhafazakarlık, radikalizm ve milliyetçilik gibi ideolojilerdir. Ortaçağ’da Batı’da ideolojiler değil, dinsel ayrımlar vardı. Ortodoks dinden sapanlar, yani heretikler ya da gnostikler ve statükoyu savunanlar şeklinde politik ve sosyal skaladan söz edilebilir. Heretikler modern çağda sekülerleşerek sonrasında bugün bildiğimiz ideolojik ayrımların kisvesine bürünmüştür. Bu konuda, yani gnostisizm ve heretikler konusunda yazmış olan John Gray, Eric Voegelin, Eric von Kuehnelt Leddihn’in eserleri kayda değer değerlendirmeler içermektedir. Sekülerizmi dine bigane, dinden bağışık saymak yukarıda adı geçen düşünürlere göre mümkün değildir. Sekülerizm de en az rakibi kadar dinsel bir tutum, dinsel bir dünya görüşüdür. Vahiysiz, dünyevi bir din olduğu söylenebilir.
Türkiye’ye ise ideolojiler Ortaçağ’ın dini ayrımlarının sekülerizasyonu ile değil, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başta milliyetçilik olmak üzere Batı’dan geldi. Sekülerizasyon süreci Cumhuriyet’in ilanıyla bir devlet projesi ve ideolojisi olarak resmî görüşte yerini aldı. Seküler eğitim, kılık kıyafet kanunu, Latin harflerinin kabulü, eğlencenin dahi sekülerizasyonu bu sürece eşlik eden jakoben geçmişin uygulamalarıdır. Özellikle kent hayatı toplumsal hayatta sekülerizasyonun hızlı bir şekilde ilerlediği mecraları oluşturmaktadır. Türkiye’de milliyetçilik genelde modern devletin oluşumu içerisinde yer almıştır. Sivil milliyetçilik adı altındaki oluşumlar ise görece yenidir.
İYİ Parti’nin Konumu
Şu anda Türk politik hayatında MHP dışı milliyetçiliklerin ana hattını İyi Parti oluştururken, söz konusu oluşumu siyasi çizgide tam olarak bir mecraya oturtmak hayli zordur. İyi Parti taraftarları MHP’den geldiği gibi CHP’nin HDP ve Saadet Partisi ile işbirliğinden memnun olmayan kesimlerden de gelmektedir. Genelde kendisine mevcut siyasi taraflar içinde bir yer bulamayan, mevcut iktidarı ve politikalarını beğenmeyen yahut MHP’nin iktidara olan desteğini kabul etmeyen, ekonomik durumdan memnuniyetsiz ve kararsız kesimler İyi Parti içinde kendilerine yer bulmaktadır. Parti başkanı Meral Akşener ne tür bir milliyetçiliğe inandığını şu sözlerle ifade etmiştir: “Milliyetçilik ne bir parti aidiyetidir ne de bir damgadır. Milliyetçilik, kendi vatanına, kendi toprağına kazandırmaktır.” Akşener sözlerinden de anlaşılacağı üzere milliyetçilik konusunda katı değil, esnek bir tavır takınmaktadır. Demek ki ne olursa olsun kazanmak adına prensiplerden taviz verilebilir. Bununla birlikte milliyetçiliğin kesin çizgileri de parti politikalarında flulaşmakta ve sınırları bulanıklaşmaktadır. Parti mensupları milliyetçi olduklarını söylemekte ancak PKK’dan koptuğunu ya da arasına mesafe koyduğunu hiçbir zaman ilan etmeyen HDP ve Amerika güdümündeki FETÖ meselelerine karşı seslerini eleştirel bir tarzda çok fazla çıkarmamaktadırlar. Çıkarmak isteyenler ya da çıkaranlar ise zehir zemberek açıklamalar yaparak parti ile yollarını ayırmaktadır. Atatürkçülüklerini kimi zaman zikretseler de bulundukları konuma göre değişmekte; dış politika yaklaşımları ise Suriye meselesi başta olmak üzere milliyetçi politikalardan hayli uzağa düşmektedir.
İyi Parti’nin Muğlaklığı
İyi Parti söyleminin sertleştiği ve eleştiri dozunu arttırdığı yer genelde AK Parti’nin hem içteki hem de dıştaki politikalarıdır. Bununla birlikte parti politikalarının henüz hiçbir mecraya tam olarak oturmaması ve kendisini genel olarak ittifak partisi olarak sunması İyi Parti’nin henüz çocukluk ya da ergenlik döneminde bir parti olduğu imajını yaratmaktadır. Sık sık istifalarla gündeme gelen İyi Parti’nin zaman zaman sarsıntı geçirmesi onun yeni kurulmasından kaynaklı olabileceği gibi kurulduğu günden bu yana ideolojik olarak tutarlı bir yaklaşımı geliştirememesine de bağlanabilir. İyi Parti milliyetçi midir yoksa liberal midir? Demokrat mıdır otoriter midir? Gelenekçi midir ilerici ve modern midir? İyi Parti’nin sekülerliği dışında kesin, tutarlı ve sürekli olarak tespit edilebilecek bir niteliğini bulmak gerçekten zordur.
Kimileri reel politiğin bu esnekliği zorunlu kıldığı gerekçesiyle söz konusu belirsizliği açıklama yoluna gidebilir ancak uzun vadede İyi Parti seçmene göre kararsız bir yol izliyor gibi de görünebilir. Seçmende tutarsızlığı nedeniyle tabanını kaybetmesi partiden kopmalara ve dağılmaya bile götürebilir. Şimdilik lider ve muhalif partilerle ittifak odaklı olarak varlığını sürdüren bu parti yaklaşan yerel seçimlerde yine sadece ittifak partisi olarak mı yoluna devam edecek yoksa kendisine olan güven bunalımını aşarak özerk, ayrı bir kimliğe sahip bir parti olarak mı yoluna devam edecek ve karar verecektir. İyi Parti’nin ergenlik döneminden çıkıp çıkamayacağını ve gelecekte nasıl bir yol izleneceğini ise bize zaman gösterecek. Yerel seçimlere doğru İyi Parti’nin yol haritası konusunda vereceği cevap bu anlamda belirli bir işaret taşı olabilir. Öte taraftan bu yazının başlığında sorduğumuz soru, İyi Parti gerçekten milliyetçi bir parti mi sorusu ise hala cevaplanmayı bekliyor.