Güney Kore-Japonya İlişkilerinin Son Yılı

Yeni Bir Dönemin Başlangıcı mı?

ABD Başkanı Joe Biden, Mayıs ayında Japonya’da düzenlenen G-7 zirvesinde bir araya geldiği Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ve Japonya Başbakanı Fumio Kishida’yı Başkanlar düzeyinde bir üçlü toplantı için Washington’da görüşmeye davet etti. Medyaya yansıyan bilgilere göre toplantı 18 Ağustos’ta Maryland’deki Camp David’de yapılacak. Toplantıda üç ülkenin Asya – Pasifik’te güvenlik iş birlikleri ve son bir yıldır yoğunlaşan Güney Kore ve Japonya ilişkilerinin daha da ileriye taşınması gibi konuların ele alınacağı düşünülüyor. Bu noktada, Asya-Pasifik bölgesindeki siyaset ve stratejinin gidişatını yönlendirme potansiyeli bir hayli yüksek olan Güney Kore ve Japonya arasındaki ilişkilerin son bir yılda geldiği nokta, bölge siyaseti okumak için kayda değer işaretler sunuyor.

Japonya’nın 1910 yılında Kore Yarımadası’nı ilhakı, ikili ilişkiler için geri dönülemez bir tarihsel sürecin başlangıcı olmuştu. 1945’e kadar süren işgal boyunca Japon idaresi altında Kore halkının yaşadığı Koreli kadınların savaş boyunca “konfor kadınları”  olarak kullanılması, Korece isim koymanın yasaklanması ve Korece’nin okullarda yasaklanması, zorunlu askerlik ve zorunlu işçilik gibi birçok uygulama, toplumsal hafızanın en baskın anılarını oluşturuyor.

Güney Kore Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana, her ne kadar Güney Kore-Japonya- ABD aynı kampın aktörleri olsalar da, ilişkiler yüksek hassasiyetle devam etti. ABD’nin büyük çabalarıyla 1951’de başlayan resmi barış görüşmeleri 1965’te ilk diplomatik ilişkinin kurulduğu yardım ve işgal tazminatı anlaşmasıyla ile somut hale geldi. Soğuk Savaş’ın en çetin yıllarında birbirlerine karşı tehditkâr olmamaya çalışan iki ülke, ekonomik ilişkilerini de geliştirmeye devam etti ve bunun bir çıktısı olarak 1984’te Chun Doo-Hwan Japonya’yı ziyaret eden ilk Kore Devlet Başkanı oldu. 2002’ye gelindiğinde ilişkilerin merkezini, uluslararası siyasetle benzer şekilde, ikili ticaret hacmini artıracak serbest ticaret anlaşmaları oluşturuyordu. Bu yakınlaşmanın sembolü olarak 2002 FİFA Dünya Kupası iki ülke tarafından düzenlendi. İlişkiler 2010’lu yıllarda ise tam tersine döndü. Bölgedeki gerginliklerin görece azaldığı bir dönemde, Güney Kore Japonya’ya karşı savaş suçları ve ihtilaflı adalarla ilgili birkaç kararı kabul ettirmek için baskı kurdu. Ancak Japon hükümeti bu kez talepleri reddederek gerginliği sürdürdü. Nihayetinde 2019 yılına kadar düzeltilmeye çalışılan ilişkiler, Japonya’nın Güney Kore’yi imtiyazlı ticaret statüsüne sahip ülkeler listesinden çıkarmasıyla durma noktasına geldi.

Asya-Pasifik bölgesinde siyasi gerginlik belki de tarihte hiç olmadığı kadar tedrici olarak yükseldiği bu dönemde aynı kampta bulunan bu iki ülkenin gelgitli ilişkilerinin son bir yılda önemli ölçüde değiştiğini görüyoruz. Yoon Suk Yeol Mart 2022’de seçildikten kısa bir süre sonra en önemli dış politika amaçlarından biri olarak Japonya ile ilişkileri geliştirme ve bu çerçevede Japon Başbakanı ile bir araya gelme isteğini açıktan dile getirdi. İlk kayda değer adım, 15 Ağustos Bağımsızlık Günü Konuşmasında Başkan Yoon, dünyanın özgürlüğüne yönelik ortak tehditlerle karşı karşıya olan Japonya ve Güney Kore’nin ortak bir paydada olduğunu ve iki ülkenin ortak evrensel değerler üzerinde işbirliği yaparak tarihi sorunlarını çözme yolunda ilerleyebileceğini belirtti. Konuşmada ilhak ve işgal döneminde yapılanlara vurgu yapmayı ihmal etmeyen Yoon, bu sorunların çözülemez sorunlar olmadığını da eklemişti. Eylül 2022 sonunda bir adım daha atıldı ve New York’ta yapılan BM Genel Kurulu’nda Güney Kore Devlet Başkanı Yoon ve Japonya Başbakanı Kishida 2019’dan beri ilk kez baş başa toplantı yaparak tarihi anlaşmazlıklarla zarar gören ilişkilerin geliştirilmesi gerektiği konusunda mutabık kaldılar.

İki ülke arasında bu süreçten sonra 2019’a kadar zarar gören ve bekleme durumunda olan meselelerin çözümü için çeşitli seviyelerde yetkililerden oluşan komisyonlar kurularak diyalog süreçleri devam etti. 15 Mart 2023 tarihinde bu süreçlerin ilk meyvesi olarak Güney Kore hükümeti, Japonya’nın sömürge döneminde zorla çalıştırma konusunda Japon hükümeti ile bir anlaşma yapma planını açıkladı. Önerilen düzenleme kapsamında, geçmişte üçüncü taraf olarak ilhak döneminde Japon ekonomik iş birliğinden yararlanan Güney Koreli şirketlerin, zorla çalıştırma mağdurlarına tazminat sağlaması öngörüldü. Muhalefet partisinden gelen sert eleştirilere rağmen Yoon, Kore-Japonya ilişkilerini tarihsel olarak geren savaş zamanı askere alınan işçiler konusundaki anlaşmazlığa fiili bir çözümün arkasında durdu. Takip eden tarihlerde üç önemli meselede kısa sürede ilerleme kaydedildi. 21 Mart’ta Askeri Bilgilerin Genel Güvenliği Anlaşması (GSOMIA) olarak bilinen askeri istihbarat paylaşım anlaşmasının tamamen yenilendiği açıklandı.  25 Mayıs’ta nükleer enerji üretimi, yenilenebilir enerji ve diğer enerji meselelerinde iş birliği için altı yıl sonra ilk enerji diyalogunu gerçekleştirildiği açıklandı. 27 Haziran’da Japonya, ikili ekonomik ilişkileri geliştirmek amacıyla Güney Kore’yi dört yıl sonra güvenilir ticaret ortakları “beyaz listeye” geri alma kararı aldığını açıkladı.

Asya-Pasifik bölgesinde gerginlik tarihte hiç olmadığı kadar artarken, bölgeyi güvenlik kaygılarına iten gerginlikler Güney Kore ve Japonya’nın birbirine yakınlaşmasının yolunu açtı. ABD’nin katalizör etkisi ve başkanların ideolojik yaklaşımları birleşince, iki ülke arasındaki ilişkiler tarih sorunların çözümü, genişleyen güvenlik iş birliği ve ekonomik ortaklıkları odağına aldı. ABD’nin uzun süredir Soğuk Savaş stratejileri ajandasından modern örnekler sunması, Çin’e karşı kendi kampının Doğu Asyalı üyelerini konsolide ederek hazır tutmayı hedeflediğini gösteriyor. Buna ek olarak Yoon Hükümeti’nin karşıt anketlere rağmen Japonya ile yakınlaşma politikasının arkasında durması ve G-7 Zirvesi’nde ABD ve Japonya arasında yarı iletkenler konusunda yapılan işbirliğine Güney Kore’nin katılımının Japonya tarafından onaylanması, iki ülkenin samimiyet testinde önemli bir yol katettiğini gösteriyor.  Sonuç olarak Camp David’de yapılacak zirve ile Asya – Pasifik’te yeni bir sürece geçilir mi bilinmez ama denklemin diğer tarafındaki Çin bu süreci endişeyle ettiği takip ettiğini açıkladı. Bu bağlamda ABD-Japonya- Güney Kore’nin daha net adımlar atabileceği ve Çin’in Rusya ve Kuzey Kore ile ilgili konularda daha katı bir pozisyona geçebileceği bir süreç bizi bekliyor.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu