Türkiye’yi Azerbaycan ve Nahçivan Özerk Cumhuriyeti arasındaki bir kara yolu bağlantısı ile Orta Asya’ya bağlayacak bir geçiş güzergahı olan Zengezur koridoru; ilk olarak 2020 yılının Kasım ayında Azerbaycan’ın elde ettiği II. Karabağ Savaşı zaferi akabinde Ermenistan ile imzaladığı ateşkes antlaşmasının 9. maddesi çerçevesinde gündeme gelmiştir. Zengezur Koridoru denkleminin en önemli aktörleri ise Azerbaycan, Ermenistan, İran, Rusya ve tabi Türkiye.
Sovyetler Birliği döneminde Moskova’nın Nahçıvan’ı Azerbaycan’ın ana topraklarına bağlama gayesiyle söz konusu bölgede iki demiryolu hattı inşa ettiği bilinmektedir. Azerbaycan’ın Zengezur koridoru olarak adlandırdığı fakat kimi medya kuruluşlarında Nahçıvan Koridoru şeklinde de nitelendirilen ulaşım güzergahının 1992 yılında vuku bulan I. Karabağ Savaşı esnasında tahrip olduğu da kaydedilmiştir. Azerbaycan, bugün SSCB döneminden kalma mevcut demiryollarını onarmayı ve bu demiryoluna ek olarak Azerbaycan’ı Nahçıvan Özerk Cumhuriyetine bağlayan transit otoyollar inşa etmeyi planlamaktadır. Tahran yönetimi ise Ermenistan’ın Syunik vilayetinden geçen söz konusu projeyi gündeme geldiği ilk günden itibaren Ermenistan’la olan sınır güvenliğini tehlikeye atacak bir gelişme olarak görmüş ve bu koridora açıkça karşı çıkmıştır. Nitekim hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Mayıs seçimlerinden sonra gerçekleştirdiği Azerbaycan ziyareti akabinde yaptığı açıklamada Zengezur koridoru için sorun yaratan tarafın Ermenistan değil İran tarafı olduğunu beyan etmişti.
Kendini bölgesel bir aktör olarak tanımlayan Tahran yönetiminin Zengezur koridoru projesine karşı takındığı muhalif tutumun altında muhtelif etmenler yatmaktadır. İktisadi açıdan bakıldığında iki ülke arasındaki ticaretin Nahçivan-Azerbaycan arasında transit bir otoyol olmaması nedeniyle İran üzerinden sağlandığı dikkate alındığında, Tahran yönetimi söz konusu koridor ile ticari denklemden soyutlanacağını ve kendisine olan ihtiyacın azalacağını düşünmektedir. Zira İran’dan geçen söz konusu karayolu hattı Türkiye’den Orta Asya’ya giden araçların da istifade ettiği bir ulaşım hattı olarak iktisadi anlamda İran’a önemli bir kazanım sağlaması hasebiyle Tahran yönetimi açısından büyük bir stratejik öneme haizdir.
Tahran yönetiminin Zengezur koridoru projesine karşı takındığı muhalif tutumun altında yatan bir diğer etmense İran’ın güneyinde yoğunlukta yaşayan Türk nüfusun bilhassa II. Karabağ Savaşı ile artan milliyetçi eğilimini tehdit olarak algılamasıdır. Bu açıdan bakıldığında hali hazırda her fırsatta Bakü’nün Tel Aviv ile artan işbirliğine dikkatleri çeken Tahran yönetiminin Azerbaycan’la ilişkileri oldukça gergin seyrederken, savaş akabinde Zengezur koridorunun gündeme gelmesi İran’ın kaygılarını daha da artırmıştır. Zira Zengezur Koridoru sadece Türkiye’nin güney Kafkasya’daki nüfuzunu artırmayacak aynı zamanda İran’ın bölge ve bilhassa Azerbaycan üzerindeki nüfuzunu azaltacaktır. Öte yandan İran açısından bakıldığında bölgede güçlü bir Türk kimliği, İran’ın Güneyinde yaşayan Türk nüfus arasında Türkçü fikirlerin yükselişe geçmesine vesile olacaktır. Nitekim bugün Zengezur Koridorunun kimi zaman muhtelif kaynaklarda Turan yolu/Turan koridoru şeklinde nitelendirildiği de dikkatleri çekmektedir. Zengezur koridoru meselesinde de olduğu gibi Güney Kafkasya’da Ermenistan ve Azerbaycan arasında sürdürülebilir bir barış atmosferi İran’ın bölgedeki etkisini azaltabilecektir. Bu nedenle Tahran yönetiminin, Bakü-Erivan normalleşmesine oldukça soğuk baktığı söylenebilir.
Bir diğer açıdan bakıldığında uzun yıllar ABD yaptırımları ile mücadele eden Tahran yönetiminin yaptırımları aşma konusunda en büyük destekçisinin Ermenistan olduğu söylenebilir. Bu gerçek dikkate alındığında Tahran yönetimi; Erivan yönetiminin İsrail’le güçlü ilişkilere sahip olan Azerbaycan’la işbirliği yapmasının, sadece Azerbaycan’ın bölgede güçlenmesine sebebiyet vermeyeceğini aynı zamanda Batı’nın da bölge üzerindeki nüfuzunu artıracağını düşünmektedir. Nitekim Zengezur Koridoru; Çin’den İngiltere’ye uzanması planlanan Orta Koridorun bir parçası olarak yıllık 600 milyar doları aşkın ticari trafiğin merkezinde konumlanacaktır. Bu kapsamda Orta Koridorun İran’ın içinde bulunduğu Güney Koridora bir alternatif güzergah teşkil etmesi nedeniyle de İran’ın endişelerini artırdığı ifade edilebilir. Öyle ki İran’ın Zengezur Koridoruna dair endişeleri, Tahran yönetiminin “Aras Koridoru” hamlesine yönelmesine sebebiyet vermiştir. Nitekim geçtiğimiz aylarda vefat eden dönemin Yollar ve Şehircilik Bakanı Rüstem Kasımi’nin, 11 Mart’ta Azerbaycan’a yaptığı sürpriz ziyarette Azerbaycan’ın Doğu Zengezur bölgesi ile Nahçıvan’ı birbirine bağlayan yeni ticari ulaşım güzergahına dair bir mutabakat zaptının gündeme getirmesi söz konusu endişeleri kanıtlar niteliktedir.
Tüm bu gelişmeler ışığında tarihi İpek yolunun canlandırılmasında önemli bir kilometre taşı olarak değerlendirebileceğimiz söz konusu koridorun inşa edilmesiyle Türkiye’nin sadece Azerbaycan’la değil bölgedeki birçok ülke ile ticaret hacminde gözle görülür bir artış meydana gelecektir. Türkiye Zengezur koridoru kartını kullanırken kısa vadede şüphesiz bu güzergahın ekonomik getirilerini göz önünde bulunduracaktır. Ülkenin iktisadi kalkınması beraberinde bölgede nüfuzunun artmasına sebebiyet verecektir. Bilhassa söz konusu koridor Bakü’nün İstanbul’a bağlanması ile Türkiye’nin Türki devletler ile siyasi ve iktisadi işbirliklerini artıracaktır. Uzun vadede bakıldığında bu durum bölgede İran etkisini nispeten azaltacağı tahmin edilmektedir. Fakat Zengezur koridoru inşasının ana itici gücünün bölgede Tahran yönetiminin etkisini azaltmak olduğu iddiası yanlış bir tespit olacaktır. Dolayısıyla söz konusu denklemin bir diğer aktörü olan İran’ın bu gelişmelerden endişe duyduğu ifade edilebilir. Bu perspektiften bakıldığında Tahran yönetimi söz konusu güzergaha alternatif çözümler üreterek jeostratejik projenin kilit rolünü üstlenmeye gayret edeceği öngörülmektedir.