Medya-Siyaset İlişkisi ve Muhalefetin Medyası

Olağan koşullarda medya-siyaset ilişkisi üzerine konuşmak, medyanın siyasete nasıl etki ettiği ya da etmesi gerektiği gibi asli sorular üzerinden tartışılır. İdeal durum, medyanın, siyaset yapıcıların ve yürütmenin güç temerküzünü engellemesi ve bir tür denge denetleme fonksiyonunu icra etmesi beklentisidir. Pratik durum ise medyanın siyasete etki eden onu tahakküm altına alarak bizatihi siyasetin mecrası haline getiren bir güç olmasını beraberinde getirir. Sadece Türkiye’de değil dünyanın muhtelif yerlerinde de medya-siyaset ilişkisi reel politiği esas alan ve çıkarları ekseninde bir yayın politikası izleyen bir medya pratiği söz konusudur. ABD’de 2020 seçimleri öncesinde aynı ideolojik perspektife sahip olan Donald Trump ve FOX TV arasındaki şiddetli geçimsizlik bunun en açık örneklerindendir.

Türkiye’de Medya-Siyaset İlişkisi

Fakat Türkiye’deki medya pratiği özellikle son dönemde farklı yönleriyle incelenmeye muhtaç görünmektedir. Türkiye’de medya, vesayetçi parlamenterizm modelinde vesayetin bir aygıtı olarak işlevselleştirilmiş ve statükonun devamından yana tutum almıştır. Darbeler dönemi başta olmak üzere açıkça görülen bu tutum 28 Şubat ve sonrası dönemde ise çok belirgin bir hal almış ve medya, azınlığın çoğunluğa tahakkümünü meşrulaştırmaya çalışan bir aygıt olmuştur. 2000’lerin başında iktidara gelen ve statükonun bozulması anlamında bir paradigma değişimini benimseyen Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarlarının önündeki en önemli engellerden biri de vesayetin elinde bir araç olan medya idi. Süreç içerisinde birçok alanda yaşanan dönüşümün medya ayağında da ciddi çeşitlilikler söz konusu olmuş ve demokratikleşme süreçlerine katkı sunan bir medya pratiği de var olmuştur.

Türkiye’de merkez medya olarak kabul edilen medyanın yaşadığı dönüşümün ardından ise cari iktidara muhalefet eden medyanın birtakım yapısal değişimler yaşaması söz konusu olmuştur. Bu değişim kabaca iki kategoriye ayrılabilir; birincisi uluslararası aktörler tarafından fonlanan medya ikincisi ise muhalefetin çeşitli biçimlerde finanse ederek kendi siyasetine eklemlediği platformlardır. Birinci kategorideki medya, Center for American Progress’in 2020 yılında yayınladığı “Turkey’s Changing Media Landscape” (Türkiye’nin Değişen Medya Ortamı) başlıklı çalışması ile Türkiye’de bilinir olmuş ve konuyla ilgili ciddi tartışmaların yapılmasına neden olmuştur. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişim tartışmalarında pozisyon alan medya ve kendi içlerinde yaşadıkları tartışmalar güncel olması sebebiyle kaçınılmaz olarak ikinci modelin daha fazla tartışılmasına neden olmaktadır.

Muhalefetin Medyası

Siyasi partilerin doğrudan medya kanallarına sahip olmasının mevzuat açısından mümkün olmaması, medya desteğinin dolaylı yollarla temin edilmesi sorununu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye’de özellikle CHP’nin kendisine yakın medya ile kurduğu ilişkinin bugün girift bir hal alması, bu konunun farklı boyutlarının tartışılmasını mecburi kılmaktadır. Esas konu, 14 Mayıs seçimlerinden önce Kılıçdaroğlu’nun aday olma ihtimali tartışıldığında “kazanamayacak aday” söylemi üzerinden ortaya koyulan tablodur. Söz konusu tabloda, İmamoğlu’nun isminin ön plana çıkartılması ve İmamoğlu’na yakın isimlerin CHP’ye yakın medya başta olmak üzere ana akım mecralarda pozisyon almaları sonrasında CHP’de derin bir ayrışma ortaya çıkmıştır. İmamoğlu’nun süreç içerisinde net bir pozisyon almayarak bu ayrışmayı derinleştirmesi muhalefet medyasında yeniden konumlanışlara sebep olmuştur. 3-6 Mart krizi sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun isminin Meral Akşener’in ifadesiyle “masaya dayatılması” sonrasında ise muhalefette kerhen tesis edilen bir konsolidasyon söz konusu oldu. Artık bu süreç, Kılıçdaroğlu isminin tartışılmasını imkânsız hale getirdiği gibi bu konudaki alternatif söylemlerin de kendi kabuğuna çekilmesini icbar etti. Öyle ki büyük bir yankı ile Sözcü TV’ye transfer olan Yılmaz Özdil’in Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirileri sonrası kanal ve gazete ile ilişiğinin kesilmesi bu konuda muhalefet yapmak isteyenlere yönelik de büyük bir gözdağı olarak yorumlanmıştır.

CHP-Halk TV Protokolü ve Diğerleri

14-28 Mayıs seçimleri sonrasında CHP çevrelerinde ortaya çıkan değişim talepleri ise CHP’ye yakın medyadaki yarılmanın nihai evresini teşkil etmektedir. Halk TV’nin Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın yürüyüşünü ve Genel Merkez önündeki protestosunu canlı yayınladığı ve bazı parti yetkililerine ambargo uyguladığı gerekçesi ile CHP tarafından tek taraflı bir sözleşme feshine konu olması, tartışmaları farklı bir evreye taşıdı. Kanal yetkilileri ve partinin ilgili kurmayları arasındaki çatışmaya bakıldığında ise değişim talebi olanların medyada da bir arayış içerisinde oldukları iddiasını güçlendirmektedir.

Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun CHP’deki değişime öncülük edebileceğine dair varsayımlar, İmamoğlu’nun sahip olduğu finansal imkanlarla ilişkilendirilmekte ve bu yolla İmamoğlu’nun ilgili medyada muhtelif operasyonlar yaptığı iddia edilmektedir. 28 Mayıs sonrasında Kılıçdaroğlu’nu mutlak biçimde savunan medya yüzleri ve köşe yazarlarındaki radikal değişim taleplerinin İmamoğlu üzerinden dile getirilmesi, bu iddiaları kuvvetlendirmektedir. Aksi takdirde siyaseten başarısız olan kişilerin, herhangi bir değişim tartışmasında bu değişime öncülük edebilecek bir aktör olarak konumlandırılmaları bir sorun teşkil ederdi. Değişim tartışmalarının seyri ve etkisine göre ise bu tartışmaların medya ayağında yeni gelişmelerin olması kaçınılmaz. Nitekim tartışmaya konu olan tarafların açıklama ve imaları, CHP’nin organik boyutlara taşınan medya ilişkisinin Halk TV ile sınırlı olmadığını göstermektedir. CHP Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem’in başka televizyon kanallarıyla da protokolleri olduğu yönündeki açıklamaları CHP-muhalif medya bağlamındaki bu ilişki biçiminin görünenden daha problemli olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla bu konunun daha fazla tartışılacağı söylenebilir. Sonuçta muhalif medya bakımından da meseleye bakıldığında temel sorunlar ve soru işaretleri görülmektedir. Burada bitirirken sorulması gereken esas sorunun “neden ve hangi motivasyonlar CHP’ye yakın medyanın değişim taleplerini şekillendirmektedir” bağlamında olduğunu vurgulamak mümkündür.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu