Türkiye, 14-28 Mayıs seçimleriyle birlikte önemli bir virajı geride bıraktı. Demokrasilerin en temel yapı taşı arasında yer alan seçim sandığı kuruldu ve milletin iradesi kendini gösterdi. Seçmenin yüzde 52,18’i Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı olarak görmek istediğini sandık aracığıyla kamuoyuna duyurmuş oldu. Böylece Erdoğan 2014 ve 2018’in ardından üçüncü kez Cumhurbaşkanlığını seçimini kazanmış oldu.
Seçimden sonra üzerinde pek fazla durulmadı ama bu seçimlerin milli irade bakımından dikkat çekici noktalarından birini de seçimlerin yapıldığı tarihi ve bu tarih üzerine yapılan tartışmalar bağlamındaydı. Bu anlamda tarihin yeniden tekerrür ettiği bir seçim sürecinin yaşandığının altını çizmek gerekir. Ana aktörler açısından bakıldığında mayıs ayı konusunda farklı imgelere, sembollere ve anlatılara sahip olan siyasal kesimlerin karşılaştığı bir seçim rekabeti geride kaldı. Bilindiği üzere mayıs ayı bu anlamda kritik olaylara tanıklık etmiştir. 14 Mayıs 1950 seçiminden demokrasiye ilk askeri müdahalenin yapıldığı 27 Mayıs 1960 askeri darbesine ve başta 29 Mayıs 1453 İstanbul’un fetih tarihi olmak üzere Taksim Gezi Parkı şiddet olaylarının başladığı 2013 Mayıs sonuna değin taraflar açısından anlam yüklenebilecek ve geleceğin inşasında yeniden kullanılabilecek semboller noktasında mayıs ayı zengin bir içeriğe sahiptir. Bu olayların neredeyse hepsinin anlam dünyası tarafların bakış açısına göre yeniden tasarlanabilmektedir.
Yaygın söyleme bakıldığında ise seçimde bir tarafta “Mayıslar bizimdir” diyenler yer aldı diğer tarafta ise 14 Mayıs 1950 seçimlerine atıfla “yeter söz milletindir sloganıyla gelen beyaz devrim” vurgusu öne çıktı. Bir süre sonra yüzlerce mesajın, içeriğin ve tartışmanın arasında bu vurguların sesi az çıkıyormuş gibi görünse de hikâyenin merkezinde bu mesajların güçlü yerini koruduğunu söylemek gerekir.
Nitekim 14 Mayıs 2023 seçimlerinin ilan edildiği sürece ve yaşanan tartışmalara tekrar bakıldığında Cumhur ve Millet İttifakları için tarihi derinliğe sahip ve olgusal düzeyde dayanakları olan imgeler dünyasının ne kadar önemli olduğu görülmektedir. 14 Mayıs’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından seçim tarihi olarak ilan edileceği ocak ayında netleştiğinde ve 10 Mart’ta bu karar resmiyet kazandığında siyasi çevrelerde yaşanan tartışmalar bu tarihe yüklenen imgesel değerin gücünü ortaya koymaktadır.
Sloganın Aidiyeti
Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) seçimlerinin haziran ayı yerine çeşitli nedenlerden dolayı 14 Mayıs’ta yapılacağının şekillenmesinden sonra Yeter Söz Milletindir sloganı tartışma başlıkları arasında öne çıkmıştı. Türk siyasal hayatında ve siyaset sosyolojisinde bu sloganın anlam haritası ve aidiyeti noktasında aslında bir tartışma bulunmamaktadır. Sloganın Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti (DP) tarafından 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Tek Parti devrinin egemeni CHP’ye karşı kullanılmış olması ve sonrasında CHP ile rekabet içinde olan sağ siyaset skalasındaki partiler ve liderler tarafından çeşitli şekillerde kullanılmaya devam etmesi bu slogan ile muhafazakâr-sağ-milliyetçi-demokrat kesimler arasında bir özdeşleşme meydana getirmişti. Yani bu sloganın zikredildiği yerde bunun CHP’ye veya onun kodlarını taşıyan bürokratik oligarşiye karşı kullanıldığı anlaşılan bir durumdu. Erdoğan da AK Parti’yi kurduğu 14 Ağustos 2001’den bu yana farklı zaman ve mekanlarda bu sloganı hem kullanmış hem de ona “karar” kelimesini ekleyerek anlam dünyasını kuvvetlendirmiştir. Böylece Erdoğan’ın ifadesiyle slogan Yeter Söz de Karar da Milletindir şeklinde söylenmeye başlanmıştır. Seçimlerden önce Erdoğan daha önce olduğu gibi 14 Mayıs 1950 seçimlerine atıfta bulunarak bu sloganı kullanmaya devam etmiş, milli iradenin sandıkta CHP’ye bir kez daha Yeter Söz Milletin diyeceğini, seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılıyor olmasının bu anlamda ayrıca önem taşıdığını belirtmiştir. Erdoğan konuşmasında “Rahmetli Menderes, 14 Mayıs 1950’de ‘yeter, söz milletindir’ diyerek seçime girmiş ve büyük bir zaferle çıkmıştır. Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün ‘yeter’ diyecektir. Söz de karar da milletindir diyerek 2023’te milletimizin desteğine talibiz. Sözü de kararı da geleceğini de millete bırakmak istemeyenlere rağmen Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız” ifadelerini kullanmıştır.
CHP’nin Sahiplenme Çabası
Bu slogan bağlamında bakıldığında 14-28 Mayıs 2023 seçimlerini önceki seçim dönemlerinden ayıran noktayı ise Yeter Söz Milletindir sloganına CHP’nin de sahip çıkması ve bunu kullanmak istemesi oluşturmaktadır. Hatta CHP yönetimi seçim tarihi belli olur olmaz bu sloganın yazılı olduğu bir afiş hazırlayarak genel merkez binasına asmış ve bunu sosyal medya mecralarından da kamuoyu ile paylaşmıştır. CHP’nin on yıllardır kendine karşı kullanılan ve tarihsel koşullar içinde bakıldığında ötekisi kendisi olan bir sloganı benimseyerek 27 Ocak’ta kendi genel merkez binasına ve İstanbul İl Başkanlığı binasına asması post truth bir durum olarak görülse de son yıllarda benimsenen sağa açılım, helalleşme söylemi ve muhafazakâr siyasi kavramların kullanımı gibi diğer başlıklar içinde bakıldığında belirli bir noktaya oturmaktadır. (Normal koşullarda Halk kavramını kullanan CHP’nin İttifak adı olarak Millet kavramını tercih etmesine de bu çerçevede bakılabilir ve seçimi kazanma odaklı yürütülen stratejinin bir parçası şeklinde değerlendirilebilir).
Afişin Genel Merkeze asılmasından önce de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’deki grup toplantısında “Yeter söz milletindir. Yeter söz Millet İttifakı’nındır” sözlerini kullanmıştır. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından CHP milletvekilleri de sosyal medya hesaplarından “Yeter Söz Milletindir” içerikleri yayınlamıştır. Ayrıca CHP’li isimler sosyal medyada “#YeterSözMilletin” etiketi ve Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafıyla paylaşımlarda bulunmuştur. CHP’nin 14 Mayıs seçimlerinde, Erdoğan gibi güçlü bir liderin öncülüğünde seçime hazırlanan Cumhur İttifakı’nı sandıkta yenebilmenin formülü olarak muhafazakâr-milliyetçi literatür üzerinden onların imge dünyasına hitap etmeyi öncelik olarak benimsemiş olmasının bu sloganı sahiplenme aşamasına kadar varmış olması bazı CHP’li gazeteciler için de epey şaşırtıcı olmuştu ve bazıları eleştirel içerikli paylaşımlar yapmıştı.
Bu noktada CHP’ye yakın kesimlerin Gültekin Uysal’ın genel başkanı olduğu mevcut Demokrat Parti’nin CHP ittifakında bulunmasını vurgulaması da tabloyu değiştirmemiş görünüyor. Herhangi bir toplumsal desteği ve oy tabanı olmasa bile mevcut DP’nin CHP ittifakında bulunması bu sloganı sahiplenme konusunda CHP’nin elini güçlendirse de siyasi gelenekler ve söz ile anlam uyumunun şekillendiği toplumsal atmosferi dönüştürecek bir karşılık üretememiştir. Nitekim seçim sonuçları da bu gerçekliği ortaya koymuştur. Sadece DP’nin değil DEVA, GP, SP ve İYİ Parti gibi sağ-milliyetçi siyaset içinde kendini konumlandıran partilerin de CHP öncülüğündeki ittifakta bulunması, bu sloganı, ait olduğu ve bütünleştiği sosyolojik dinamiklerden kopartamamıştır.
Dolayısıyla toplumun kahır ekseriyetinin siyasi tercihini yaparken sadece tabelaya bakmadığının görülmesi bakımından 14-28 Mayıs seçimlerinin sonuçları ayrıca dikkati çekmektedir ve ibret vericidir. Seçmen tercihinin Erdoğan’dan yana olması Yeter Söz Milletindir sloganının tarihi zeminini, ruhunu ve geleneğini değiştirme çabasının da önüne geçmiştir. Sonuçta Yeter Söz Milletin sloganı kendi ana aksı içinde rotasına daha güçlü bir şekilde devam etmektedir.
[Prof. Dr. Yusuf Özkır, Türkiye Araştırmaları Vakfı Kıdemli Araştırmacısıdır.]