14 Mayıs Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlardan biri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oy oranıyla Adalet ve Kalkınma Partisi arasındaki oy oranı arasındaki farkın açılmasıdır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması nedeniyle bu durum üzerinde çok durulmamıştır.
Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılında ilk kez halk tarafından cumhurbaşkanı seçildiğinde herhangi bir ittifakın değil sadece AK Parti’nin adayı olarak seçime girmiş ve % 51,79 oranında oy almıştı. 17-25 Aralık müdahalelerinden hemen sonra 2014 yılında yapılan yerel seçimlerde AK Parti oylarını korumuş ve moral üstünlüğünü de devam ettirmişti. Bir yıl sonra, 2015’te yapılan iki genel seçimde AK Parti, haziran ayında oyların % 40,87’sini almış ve kasım ayında oy oranını %49,50’ye yükseltmişti. Böylece AK Parti toplumun yarısının desteğine sahip olduğunu da göstermişti.
15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sonrasında 2017 yılındaki referandumla başkanlık sistemine geçilmiş ve bir yıl sonra 2018 yılında genel seçimlerle cumhurbaşkanlığı seçiminin birlikte yapılması kararı alınmıştı. Bu seçimlerde Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi ile ittifak yapan AK Parti % 42,56 oranında oy alırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yine ilk turda seçimi % 52,59’luk bir oranla kazanmıştı. Bu seçimlerde Cumhur İttifakı partilerinin toplam oy oranı ile Recep Tayyip Erdoğan’ın oy oranı birbirine yakındı. Hatta partilerin toplam oy oranı cumhurbaşkanının oyundan biraz daha fazlaydı.
2023 genel seçimlerinde Cumhur İttifakı’na Fatih Erbakan’ın genel başkanı olduğu Yeniden Refah Partisi de dahil oldu. Cumhur İttifakı’nın en büyük partisi olan AK Parti, toplam oyların % 35,61’ini aldı. AK Parti, MHP, BBP ve YRP’nin toplam oy oranı ise % 49,47 idi. Cumhurbaşkanlığı ilk tur seçiminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı oy da % 49,52’ye karşılık gelmişti. Erdoğan, 28 Mayıs 2023 tarihinde yapılan ikinci tur seçimde oyların % 52,18’ini alarak daha önce kazandığı seçimlerdeki oy oranlarına yakın bir oranla yeniden cumhurbaşkanı seçildi.
Dokuz yıl önceki seçimde cumhurbaşkanının aldığı oy ile partisinin aldığı oy arasında ciddi bir fark yokken zamanla bu farkın arttığı görülebilir. 2014 ve 2015 yıllarında AK Parti’nin %50’ye yakın bir oranda oy alabildiği düşünüldüğünde bu oranın 2018’de % 42,56’ya ve 2023’te %35,61’e gerilediği dikkat çekmektedir. Son iki genel seçimdeki oy kaybı % 7’ye yakındır. Bir yandan da AK Parti’nin genel başkanı olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hâlâ partisinden çok daha fazla oy alabilmektedir. Hatta ilk turda % 0,5 gibi çok küçük bir oy farkıyla seçilememiştir ve seçim ikinci tura kalmıştır.
Elbette AK Parti’nin yönetim kadrosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimde oylarını korurken partinin neden oy kaybettiği meselesi üzerinde duracaktır. Ancak bu durum, sadece siyasal olaylara ve gelişmelere bağlı olarak oluşmamıştır. Bunun için aynı zamanda sosyolojik değişim sürecinin analiz edilmesi de gerekmektedir. Öncelikle genel başkanı olsa bile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’den ayrı bir şekilde kabul gördüğü ve onaylandığı tespit edilebilir. Toplumun yarısının onayı, 2014, 2018 ve 2023’te toplumsal taban itibariyle bazı değişiklikler gösterse bile Erdoğan’a destek olarak seçmen davranışına yansımaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok yüksek oy aldığı illerde oy oranlarında küçük değişmelere rağmen tutarlı bir durum söz konusudur. Ancak seçmenlerin bir kısmı, daha önce hem Erdoğan’a hem de AK Parti’ye oy verirken zamanla AK Parti dışında kendisine yakın gördüğü partilere destek verebilmiştir. Ancak bu seçmenler, cumhurbaşkanlığı için yine Erdoğan’ı desteklemiştir.
2017’den itibaren yapılan bütün seçimlerde yeni bir sistem dahilinde siyasi katılmanın gerçekleştiği göz ardı edilmemelidir. Sistem değişikliğinin cumhurbaşkanlığı makamında yürütmeyi güçlendiren; parlamentoyu ve dolayısıyla yasamayı kısmen ikinci planda bırakan bir sonucu olmuştur. Seçmen davranışı da buna göre değişmekte ve ittifak içi partilere destek vermeye sebep olmaktadır. Böylece kendisini destekleyen seçmenler açısından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a verilen destek daha öncelikli ve önemli kabul edilmektedir. Dolayısıyla cumhurbaşkanına destek ve partiye destek, şartlara bağlı olarak birbirinden ayrı düşünülmektedir. En azından seçmenlerin bir kısmının bu şartların farkında tercihte bulundukları ortaya çıkmaktadır.
AK Parti iktidarı, Türk siyasi tarihinde seçilerek devam eden en uzun iktidardır. 2002 yılından bugüne AK Parti’yi ve Erdoğan’ı iktidarda tutan en önemli güç, halk desteği olmuştur. Ancak 21 yıllık bir iktidarın yıpranmaması mümkün değildir. Parti içi mücadele ve ayrışmaların yanı sıra 2013 Gezi Olayları’ndan itibaren yoğunlaşan ve 2016 yılında FETÖ darbe girişimiyle devam eden olağanüstü dönemler art arda yaşanmıştır. Bütün bu olağanüstü dönemlerde halk yine Erdoğan’a ve AK Parti’ye destek vermiştir. Enflasyon başta olmak üzere ekonomik sıkıntılar, korona virüs pandemisi ve 2023’ün şubat ayında yaşanan büyük deprem felaketi, olağanüstü durumun yönünü siyasaldan toplumsala doğru yaymıştır. Elbette bütün bu meselelerin çözümü için halk yine siyasetçilerin adım atmasını ve harekete geçmesini beklemektedir. Yaşanan olumsuzluklarla ilgili olarak halkın tepkisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan çok partiye gösterilmektedir. Her şeye rağmen Erdoğan, karizmatik bir lider olarak kabul edilmekte ve içinde bulunulan durumdan çıkmakla ilgili güven duygusu oluşturmayı en azından kendisini destekleyen seçmenler nezdinde başarmaktadır. Bu nedenle Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin genel başkanı olmasına rağmen bu konumun daha ötesinde bir siyasal konum kazanmıştır.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığının toplumun büyük bir kesiminde oldukça yükseldiği ve özellikle milyonlarca genç seçmenin bu karşıt görüşü benimseyerek kendisine destek vermeyeceği sıkça değinilmiş bir konudur. Aslında son on yılda Gezi Olayları’ndan itibaren aktörleri değişse de bu karşıtlık söylemine sürekli başvurulmuştur. Halbuki Tayyip Erdoğan karşıtlığı yıllardır üretilse ve sürekli vurgulansa bile onu destekleyen kesimlerde ona karşı büyük bir sevginin oluşmasına ve daha çok sahip çıkılmasına da sebep olmaktadır. Karşıtlığın ortaya çıkardığı bu kutuplaşma, Erdoğan’ın AK Parti’nin üstünde ve ötesinde bir siyasi lider olarak kabul edilmesine katkıda bulunmaktadır.
Oy kayıpları yaşamasına rağmen iktidarının 21. yılında AK Parti’nin seçimlerden birinci parti olarak çıkması başarısızlık olarak kabul edilemez. Seçimlerden önce açıklanan anketlerin büyük çoğunluğunda CHP Genel Başkanı ve Milet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan daha çok oy alacağı ilan edilmişti. Hatta seçimin ilk turda Kemal Kılıçdaroğlu lehine biteceğini ilan eden anket firmalarının sayısı da az değildi. Ne var ki bu anketlerin neredeyse tamamında AK Parti’nin genel seçimlerden birinci parti olarak çıkacağı da ilan edilmişti. AK Parti’nin oy kaybını öngören anketlere bakanlar, bu kaybın doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da kaybettireceğini düşünmüş olabilirler. Ancak yorumlar yapılırken yeni oluşan sistem ve zamanla parti genel başkanlığından farklılaşan bir liderliğin oluşması gibi etkenlerin de hesap edilmesi gerekirdi. Sonuçta seçimlerin ilk turunda AK Parti ile Erdoğan’ın aldığı oy arasında yaklaşık % 14’lük bir fark ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gölgesinde kalsa da vakıa böyle bir durum ortadadır.