Biden da 28 Mayıs Seçiminin Kaybedenlerinden Biri mi?

ABD Başkanı Joe Biden, ülkenin başkenti Washington’daki Beyaz Saray’da, Biden-Harris yönetiminin yürürlüğe koyduğu tarihi koruma önlemlerini kutlamak üzere konuşma yaptı. ( Celal Güneş – Anadolu Ajansı )[/caption]ABD Başkanı Biden dünya üzerinde bulunan en tecrübeli siyasetçilerden biri. 30’lu yaşlarda tarihin en genç senatörlerinden biri olarak girdiği ABD siyasetinde neredeyse 50 yılı geride bırakıyor. Biden, bu anlamda kayıt alınan ortamlarda ne söyleyeceğini bilen bir siyasetçi ve yaptığı yorumlar yanlış anlaşılmaya müsaitse bunları düzeltmeyi akıl edecek düzeyde bir devlet adamı. Bu cümlelerin Türkiye’deki seçimlerle ne ilgisi var diyecek olursanız 2020 ABD seçimlerinden birkaç ay önce Biden’ın Erdoğan ve Türkiye için kullandığı cümleleri hatırlatmak da fayda var. Biden o dönemde yaptığı bir konuşmada “Bence yapmamız gereken Erdoğan’a karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli” demiş ve yıllar geçmesine rağmen bu sözleri açıklayacak net bir düzeltme yapmamıştı. İşte o muhalefet 28 Mayıs’ta belki de ilk defa Erdoğan’a karşı bir araya gelebilecek en büyük grubu oluşturarak seçime girse de sonuç değişmedi. Özellikle Biden’ın Türkiye’ye karşı soğuk tavrı başkan olduğu dönemde de sürdü. Aralarında birçok müttefik ülkenin olduğu liderler Beyaz Saray’da ağırlanırken böyle bir davet Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek olacağı düşünülerek planlanmadı. Biden’ın kafasında Erdoğan’ın gidişini sağlayacak ve desteklenmesi gereken o muhalefet sadece Cumhurbaşkanlığı seçiminde değil 14 Mayıs’taki meclis seçimlerinde de mağlup oldu.
İşte böyle bir tarihsel geri planda Erdoğan’ın zaferi sonucu gözler Biden’daydı. Dünyanın bütün büyük devletleri Erdoğan’ı telefon aramaları, mesaj yayımlama ya da twitlerle kutlarken ABD cephesi uzun süre sessiz kaldı. Biden Erdoğan’ı en son kutlayan müttefik ülkelerden biri oldu ve çok resmi bir biçimde klasik büyülü kelimesi “look forward” yani sizinle çalışmayı “dört gözle bekliyorum” içeriğiyle biten bir twitle tebriklerini iletti. Bir sonraki gün yapılan telefonla tebrikte de özellikle ABD tarafının İsveç’in üyeliği isteği ön plana çıkarıldı. Özetle Biden seçimin kaybedenlerinden midir bilinmez ama dünyanın en tecrübeli siyasetçilerinden biri olarak geçmişe hızla sünger çekip, bu durumu da hemen normale çevirecektir. Unutulmamalı ki 2016 yılında darbe girişiminin hemen ardından bu hain kalkışmanın ele başısı FETÖ lideri Fethullah Gülen ve birçok terör örgütü üyesi ülkesindeyken başkan yardımcısı olarak ülkemize gelmiş, soğukkanlılıkla gazi meclisi ziyaret etmiş ve üzüntülerini dile getirebilmişti.

CNN: Türkiye ve Erdoğan Anahtar Olacak

14 Mayıs seçimlerine giden süreçte ABD basınının haber ve yorumlarında “21 yıl süren Erdoğan döneminin artık bittiği, muhalefetin bu işi açık ara sonuçlandıracağı” görüşünün yanı sıra Erdoğan’ı ve politikalarını eleştiren ve uluslararası alanda olumsuz algı oluşturan yaklaşımlar görmüştük. 14 Mayıs seçimlerinin ardında ise ABD Medyası adeta ikiye bölünmüştü. Biz Türkiye’yi ve Erdoğan’ı tanıyamamışız diyerek özeleştiri yapanlar ve her şeye rağmen yukarıdan bakarak seçimin adil olmadığını savunanlar… Erdoğan’ın ikinci turda resmi olarak başkan olmasının ardından ilk gruptaki sayının arttığı ve makul yorum ve haberlerin daha fazla geldiğini gördük. Sanki Erdoğan’a karşı bu kadar sert eleştiri ve yorumları kendileri yapmamış gibi Erdoğan’ın dünya siyaseti için ne kadar önemli olduğunu anlatmaya başladılar. Şartlara hızlı uyum sağlama sadece ABD siyasetinin değil ABD medyasının da en önemli meziyetlerinden biridir. Özellikle CNN’in ünlü yayıncısı, gazeteci Richard Quest’in seçim gecesi yaptığı yorumlar bu durumun özeti gibiydi.

Quest, yorumlarında “Erdoğan, zorlu bir seçimden başarılı ve daha güçlü olarak çıkmıştır. Bundan sonra dünyada hangi küresel krizi ele alırsanız alın, Türkiye’nin bunda kritik bir rolü olacaktır, bundan sonraki süreçte NATO, ABD, AB, göçmenler, nereye bakarsanız bakın, Türkiye hepsinde anahtar bir rol oynayacak.” ifadelerini kullandı. CNN’deki bu yorumun benzerleri Erdoğan için birçok önemli medya organında dile getirildi ve Erdoğansız alınacak kararların dünya siyasetinde ne tür etkileri olacağına dikkat çekildi. Bu yaklaşıma rağmen yılladır kurdukları Erdoğansız Türkiye hayallerini yansıtan, kaos planlarını haber ve köşelerine taşımaya devam edenler de yok değildi. Bu grubun sözcülüğünü yapan Washington Post “Erdoğan’ın kutuplaştırdığı Türkiye’yi çalkantılı günler bekliyor” yorumunu yaparak ülkemize dair dar bakış açısının devam ettiğini gösterdi. Sonuç itibariyle önümüzdeki dönemde de ABD basınında Türkiye’yi ve Erdoğan’ı karalamaya yönelik haberlerin süreceğini göreceğiz desek çok da yanılmış olmayız.

ABD Türkiye Politikasında Rölantiden Çıkmak Zorunda

ABD’nin 46. Başkanı Biden göreve geldikten sonra Türk-Amerikan ilişkileri inişli çıkışlı bir görüntü vermiş hiçbir zaman istenilen o samimi noktaya ulaşamamıştı. İkili ilişkiler Türkiye’deki seçim sebebiyle ABD tarafından adeta dondurulmuş bir haldeydi. Burada teknik anlamda aracı boşa alıp sürmek için kullandığımız bir işi konuyu yavaşlatmak, ağırdan almak ifadesi içinde sıkça başvurduğumuz “rölanti” kelimesi yaşanan süreç için özetleyici olacaktır. ABD başta F-16’lar olmak üzere Türkiye ile ilişkilerindeki son aylarda birçok önemli başlıkta hiçbir adım atmamış seçim sonrasını beklemeye koyulmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrardan başkan olması iki ülke arasındaki ilişkilerde birçok kritik sorun için zaman kaybetmeden hareket edilmesi gerektiği dönemi de başlatmış oldu. Türkiye, ABD yönetiminin son birkaç yıldır kullandığı “aramızda birçok anlaşmazlık var ama birlikte ortak hareket edebileceğimiz alanlar da var” cümlesinin ikinci bölümünün yani ortak noktalarımızı öne çıkarmalıyız bölümünün somut olarak hayat geçmesini ve ciddi adımları görmek istiyor.

Üst düzey isimlerin her konuşmasında ya da yazılı açıklamasında değerli “NATO Müttefikimiz Türkiye” ifadesinin karşılığını veremeyen ABD, hem PKK-YPG hem de FETÖ terör yapılanmalarına verilen desteği azaltmakla ilgili bugüne kadar ne yazık ki en ufak bir adım atmadı. ABD’nin müttefiklik ilkesine uymayan inatla vazgeçmediği iki başlığı bir kenara koyarsak son bir yılın en önemli gündem maddesi F-16 savaş uçaklarının modernizasyonu ve satışı konusu oldu. Biden yönetimi biz bu konuda sonuna kadar destek veriyoruz açıklamasında bulunsa da kongreyi ikna etmek için gerekli gayreti göstermedi ya da gösteremedi. Özellikle İsveç’in NATO’ya üyeliği konusunu F-16 ile ayrı tutuyoruz vurgusu yapsalar da bu çok inandırıcı gelmiyor. Temmuz ayında yapılacak NATO Zirvesi’nde İsveç’i NATO üyesi olarak görmek ve Rusya’ya önemli bir mesaj vermek isteyen ABD’nin yıllardır NATO’da birlikte hareket ettiği, organizasyonun en büyük ikinci ordusuna sahip ülkesi Türkiye’yi bir pazarlığın parçası yapma isteği Türkiye’den yakinen takip edilmektedir. Türkiye’nin F-16’lar konusundaki dayatmalara karşı yedek planlarının olduğu birçok defa dile getirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Mart ayındaki ABD ziyaretinde altını çizdiği “Yunanistan’ın sırf Makedonya ismindeki değişiklik için komşusunun üyeliğini neredeyse 10 yıl veto ettiği bir durumda Türkiye’nin istediği şartlar yerine gelmeden acele bir şekilde İsveç’in üyeliğini onaylanmaya zorlanması yanlıştır” cümlesi oldukça değerlidir. Biden yönetimi şunu unutmamalı, ABD’nin 46. Başkanı ve ekibi görevinin geriye kalan son 1,5 yılında istese de istemese de Erdoğan’la çalışacak ve ABD basınının ifadesiyle dünyanın en büyük aktörlerinden biri olan lider ve ülkesi ABD’nin her istediğini kabul ettireceği bir ülke olmayacaktır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu