28 Mayıs Seçimleri, Kürt Seçmenler ve Diyarbakır Anneleri

Türk siyasal tarihi bize şunu gösteriyor ki, hangi siyasi parti etnik siyasi partiler ile ittifak yaparak seçime girdiyse, bir sonraki seçimde kaybetmiştir. Bunu 1991, 1995 ve 1999 seçimlerinde görebiliriz. TİP ile başlayan süreçte özellikle SHP’nin HEP ile kurduğu ittifakın ardından yapılan seçim SHP’nin sonunu getirmiş ve CHP hızla oylarını yükseltmiştir. Bu süreç HADEP içindeki sosyal demokratlar ile devam etmiş ve yine hezimete uğramıştır. Aynı netice bugün de kendisini göstermiştir. CHP’nin, HDP ve YSP ile kurduğu ittifak, CHP’ye kayıptan başka bir şey getirmemiştir. 28 Mayıs 2023 seçimlerinin HDP/YSP seçmen tabanı ile alakalı sonuçları da yine benzerlik göstermektedir ve bu partiler, kendi tabanlarının bir kısmını Kemal Kılıçdaroğlu için sandığa gitmeye ikna edememiş ve Recep Tayyip Erdoğan tercihinin önüne geçememişlerdir.

HDP/YSP Artık Tabanını Kontrol Edemiyor

28 Mayıs seçimlerinde HDP veya YSP’nin seçmen kayıplarının arkasında tek bir sebep yok elbette lakin Kürt halkının da bu partilere bakışı artık eskisi gibi değil. Ümit Özdağ gibi HDP seçmenine neredeyse hakaret eden bir isimle aynı masaya oturmayı taban benimsemedi ve bunu kendilerine yapılan bir hakaret olarak kabul etti. İlk defa bu seçimde tavan ile taban ayrıştı ve taban HDP’li yöneticileri kendilerinin bir parçası olarak görmedi. Bu çok önemli bir kırılmadır. Hiçbir seçim HDP seçmenini bu kadar incitmedi ve taban, parti yöneticilerinin birer kuklaları olmayı kabul etmediler. Yine anlaşılan başka bir süreç de HDP’li yöneticilerin gerçekten tabanı önemsemediklerini belirtmeleriydi. HDP’li yöneticiler ile alakalı söylenen “kendi evlatlarını Avrupalarda okutuyorlar ama bölgedeki Kürtleri kullanıyorlar” söylemi tavan yaptı ve hakikatte karşılığını buldu. Diğer bir başlık ise HDP’nin PKK’dan ayrıştığı söyleminin tersine dönmesiydi. Özellikle ikinci tur sürecinde PKK’nın Kılıçdaroğlu’na destek açıklamasının ardından HDP’nin de destek açıklaması yapması, PKK ile HDP’nin ayrılmadığının kanıtıydı. Taban bunu gördü ve bir kısmı HDP’yi dinlemedi çünkü HDP, kendisi bir aktör olarak hiçbir şey vaat etmiyordu. Yine HDP, çözüm sürecinde samimi olmadığını 28 Mayıs seçim sürecinde de ispatladı. Çünkü çözüm arayan bir parti kendilerini yok sayan bir söylem ile aynı masada olmamalıydı ve taban da bunu kabul etmiyordu. HDP’nin, kendi adayını çıkarmaması, HDP seçmenini küstürdü denilebilir. 28 Mayıs seçimlerinde 14 Mayıs’a göre YSP; Diyarbakır’da 40 bin, Van’da 26 bin, Mardin’de 15 bin, Ağrı’da 20 bin, Batman’da 10 bin, Bitlis’te 6 bin, Hakkâri’de 7 bin, Iğdır’da bin, Kars’ta 2 bin, Muş’ta 7 bin, Siirt’te 6 bin, Bingöl’de 3 bin ve Şırnak’ta ise 10 bin oy kaybetti. Bu kayıplar, yukarıdaki tespitlerimizi doğruluğunun ispatı sayılabilir.

HDP/YSP, CHP’yi Çözüm Partisi Olarak Sundu ve Kaybetti

HDP, CHP’yi çözüm partisi olarak sundu ama bunu taban benimsemedi. Çünkü Kılıçdaroğlu, HDP seçmeni için öteki’ydi, onlar’dan değildi ve kabul görmedi. HDP seçmeni Kılıçdaroğlu’nu hiçbir zaman kendi davalarının bir parçası olarak benimsemedi. Çünkü Kılıçdaroğlu bölgedeki meselelerin merkezinde yer almıyordu, Kılıçdaroğlu’nu bu meseleler var etmemiş ve siyasal aktör olarak ortaya çıkarmamıştı,  bu sebeple çözümün bir parçası olamazdı. Kılıçdaroğlu, HDP tarafından üretilmiş bir hiper-gerçeklikti, yani içi boş bir vaatçiydi. Kürtler, makul bir çözüm isteyenlerden oluşuyordu ve bu oluşum, PKK’yı da çözümün bir parçası olarak görmüyordu. PKK’yı tasvip etmeyen bu kesim, Kılıçdaroğlu’na da destek vermedi. Daha çok esnaf ve geniş ailelerden oluşan bu yapı, PKK’nın başlattığı ve HDP’nin desteklediği hendek olayları döneminde çok ciddi kayıplar yaşadı ve ekonomik olarak çöktü. Bunları yeniden yaşamamak için HDP’nin Kılıçdaroğlu tercihini kabul etmedi. Yine HDP tabanında bir feragat siyaseti başlatıldı, buna Demirtaş öncülük etti. Ana maksat HDP tabanının bu defalık kendilerinden olmayan bir ismi desteklemelerinin istenmesiydi. Maalesef HDP seçmeni son birkaç yıldır sürekli siyasal haklarından feragat ediyor ve PKK’nın yönelimiyle hareket ettiriliyordu, istenen bu yeni feragat siyaseti tabanda karşılık bulmadı. Sürekli olarak kendi siyasal tercihlerinden feragat etmesi istenilen HDP tabanı, bu seçimde kendilerinden istenilen bu talebi geri çevirdi, bunu ise iki yolla yaptı. İlk yol, sandığa gitmemek oldu ve boykot kararı aldılar. İkinci olarak ise Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih ettiler. Erdoğan tercihleri, AK Parti’nin aldığı oy ile karşılaştırılınca daha da anlaşılır hale geldi çünkü Erdoğan ismi ile AK Parti tercihi arasında ciddi bir fark oluştu ve bu farkın asıl sebebi HDP seçmeninin bile bir bölümünün Erdoğan ismini tercih etmiş olmasıydı. Aynı zamanda Erdoğan ismi çözüm sürecini başlatmış ve ilk defa ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan ve çözüme taraf olduğunu iddia eden bir siyasi parti, devlet tarafından muhatap alınmıştı. Terör için çözüm iradesi ortaya konulmuştu ve devlet, terörü sona erdirmek için çaba harcamıştı. Yine lisans düzeyinde Kürt dili bölümü açıldı, Kürtçe çalışmaları yapılan enstitülerde doktora ve master tezleri yazıldı. Seçmeli ders olarak Kürtçe müfredata eklendi. Bölge halkı bu gelişmeleri yakından takip ediyordu ve bu seçim, biraz da bu mirası yedi. Erdoğan, geleceğe yaptığı yatırımların önemli kısmını siyasi açıdan 28 Mayıs seçimlerinde elde etmiş oldu. Bir açıdan da bu tutum, bölge halkının Cumhurbaşkanımıza duyduğu vefayı da gösterdi ve halk vefalı davranarak kendilerine sahip çıkanı yalnız bırakmadı.

Diyarbakır Anneleri, Sivil Terör Söylemini Mağlup Etti

HDP/YSP, ilk günden itibaren Diyarbakır Annelerini ve taleplerini düşmanca bir yaklaşımla karşıladı ve böylece toplumsal desteğinde erime yaşadı. Diyarbakır Annelerine tüm ülke sahip çıkınca HDP açıkçası neye uğradığına şaşırdı ve sivil alanda kendini toparlayamadı. Anneler, haklılıklarını topluma anlatabildi, haklılıklarını toplumsallaştırabildi ve Kürt kadınının HDP tarafından temsil edilmediğini de ispatlamış oldu. Bu tavır, HDP’nin kadın üzerinden inşa etmeye çalıştığı Kürt kadın tezini de çürüttü. Çünkü HDP, modernleşme sürecini kadın üzerinden inşa ederek demokratik kadın teziyle ayakta duruyordu. Diyarbakır Anneleri bu tezi tam merkezinden, yani Diyarbakır’dan çökertti. Kürt annelerinin çoğunlukta olduğu kadınlar, Kürt kadın haklarını savunduğunu iddia eden HDP’yi hiç ummadığı yerden vurdu ve HDP, sivil alandan gelen bu karşı dalgayı görmedi, geç kaldı ve savruldu. Çünkü HDP, bugüne kadar kendisine gelen tehditleri PKK’ya havale etmek ile ünlü bir yöntem takip ediyordu ve tabiri caizse, PKK da bu engeli terörizm yoluyla bertaraf ediyordu. Ama ilk defa sivil bir hareket hem PKK’ya hem de HDP’ye meydan okudu ve kazandı. PKK, hiçbir saldırı gerçekleştiremedi, anneleri karşısına alamadı ve nasıl mücadele edeceğini kestiremedi. Şimdiye kadar böyle bir protesto görmemişti, dolayısıyla HDP’nin yaşadığı sersemliği PKK da yaşadı ve afalladı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkin savunma ve caydırıcılığı ile birlikte PKK ciddi olarak zemin kaybetti ve HDP’nin, PKK’dan aldığı cesaret ortadan kayboldu. Diyarbakır Anneleri sadece sivil alanı HDP için daraltmadı aynı zamanda HDP’nin siyasi iddialarını çürüttü, çünkü HDP, Kürtleri temsil ettiğini iddia ediyorken Diyarbakır Anneleri, HDP’nin kendilerini temsil etmediklerini ısrarla kamuoyuna deklare etti. Özellikle bölge illerindeki anneleri de, Diyarbakır Annelerine destek olmak için çeşitli süreçler başlattı, ziyaretler gerçekleştirdi ve Diyarbakır Anneleri bir kadın hareketi olarak güçlenerek büyüdü. Van, Şırnak, Hakkâri, Muş gibi illerde de PKK’dan evlatlarını isteyenler nöbete başladı, böylece Diyarbakır’da başlayan evlat nöbeti bölge illerinde de karşılığını bulmuş oldu. Annelerin hareketinin büyümesi HDP’yi oldukça tedirgin ediyordu, çünkü HDP, sivil alanda iyice sıkışmıştı ve en sonunda Diyarbakır il binasının kapılarını kilitledi ve bir daha açamadı. 28 Mayıs seçimleri, HDP’nin mevcut dar alandaki politikalarını ilerletememesiyle de yakından ilişkili hale geldi ve HDP, bu seçimde ciddi anlamda oy kaybetti. Hem bölgede hem de metropollerde oy kaybeden HDP’nin, kaybediş sebepleri elbette bununla da sınırlı kalmadı.

HDP, Kan Davası Yürüttü ve Dindar Kürtleri Karşısına Aldı

HDP’nin siyasal alandaki kaybedişinin belki de en önemli sebeplerinden biri de Müslüman ve muhafazakâr Kürtleri karşısına almasıydı. Çünkü İslam, bölge halkı için çok önemli bir harç görevi görüyordu. Kürt halkı yıllarca İslam ile birlikte yaşamış, Müslümanlığı kabul ettikten sonra hem Selçuklu hem de Osmanlı devleti ile birlikte başka devletlere karşı mücadele etmişti. Kürtler, özellikle yetiştirdikleri alimler ile birlikte bölgede birçok medresede etkin olmuş ve İslam için Türklerle birlikte sahada yer almışlardı. Yüzyıllardır devam eden bu tutum ve gelenek artık bölge halkını et ve tırnak gibi yapmış, ayrılmaz bütün haline getirmişti. HDP, bu seçimlerde İslam’ı bir düşman olarak gördü ve Müslüman muhafazakâr Kürtlere adeta savaş açtı. Özellikle bölge illerinin bazılarında gençlik kolları aracılığı ile Kürtçe İncil dağıtacak kadar ileri gittiği dahi haberlere yansıdı ve dindar halk bunu görünce, HDP’den uzaklaştı. Neticede HDP/YSP kısmen de olsa oylarında bir düşüş yaşadı. HDP Diyarbakır annelerine yönelik tavrını neredeyse kan davasına çevirip PKK’nın yıllar önce kaçırdığı çocukların aileleri ile kurmak istedikleri duygusal bağı hiçe sayarken AK Parti ailelerle yakın ilişkiler kurdu, devletin şefkatli yüzünü göstermek için önemli yatırım ve açılımlar yaptı ve her yıl bu süreci daha da ilerletti. Buna karşın bölgede zemin kaybeden BDP/HDP, süreci sabote etmek için oldukça uç girişimlerde bulundu ve maalesef hendek olayları ile birlikte 6-8 Ekim olayları sonucunda ülkece hem şehitlerimiz hem de ciddi maddi kayıplarımız oldu. İşte bölge halkı, 28 Mayıs seçimlerine bu toplumsal ve tarihsel hafıza ile katıldı. Kendilerini temsil etmeyen ve tarihsel hafızalarında iyi bir yer edinmeyen CHP’nin tercih edilmesine yönelik teşvikler, bölge seçmeninde beklenen oranda karşılık bulmadı.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu