Demokrasi Şöleni ve 14 Mayıs Seçim Sonuçlarına Dair

14 Mayıs seçimlerinin en önemli sonuçlarından biri hiç kuşkusuz sistem tartışmalarına dair. Seçimler öncesinde millet ittifakının ana gündemini işgal eden bu konu, parlamento aritmetiğinin cumhur ittifakı lehine sonuçlanmasının ardından yerini yeni tartışmalara bıraktı. 2017’de referandum ile kabul edilen ve 2018’den bu yana yürürlükte olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili değişiklik talebinin seçmen tercihini belirlemede mutlak parametre olmadığı anlaşıldı. Parlamento aritmetiği açısından üstünlüğü elde eden cumhur ittifakının mevcut sistemle yola devam edeceği düşünüldüğünde, millet ittifakının en temel varlık gerekçesi de yerini farklı tartışmalara bırakacaktır.

Anayasal değişikliklerin referanduma götürülme eşiği olan 360 rakamının elde edilememesinin yanı sıra meclis çoğunluğunun da cumhur ittifakında kalmış olması, ikinci tur seçimleri açısından da belirleyici olacaktır. Nitekim 14 Mayıs seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik doğrudan pozisyon alan ve Kılıçdaroğlu’nu açık olarak destekleyen Batılı basın yayın organlarının 28 Mayıs’ta yapılacak olan ikinci turda Erdoğan’ın ne denli avantajlı olduğunu parlamento aritmetiği üzerinden gerekçelendirmeleri anlamlıdır. Birçok analiz ve haber, seçmenin parlamentodaki dağılımı dikkate alarak, istikrar açısından daha kuvvetli bir yürütmenin ortaya çıkması adına Erdoğan’a oy vereceğini söylemektedir. Hiç kuşkusuz yürütme ve yasamanın farklılık arz etmesi durumunda sistemin kilitleneceğini öngören seçmenler, Cumhur İttifakının adayı Erdoğan’ı oylama noktasında daha istekli olacaklardır.

Sosyal Medya Gerçekliği ve Anket Manipülasyonları

14 Mayıs sonuçları ile ilgili dikkat çeken bir husus da, seçim öncesinde Kılıçdaroğlu’nun açık ara kazanacağı yönündeki anket sonuçları ve sosyal medya algısıdır. Sosyal medya platformlarında önemli bir farkla kazanacağız yönündeki algıların kamuoyunda tarafsız olduğu iddia edilen birtakım anket firmaları üzerinden tahkim edilmesi, Kılıçdaroğlu’na destek veren seçmen kitlesinin 14 Mayıs’ta yaşadığı duygusal çöküntü ve kabullenememe durumunun da gerekçesini teşkil etmektedir. Millet İttifakının seçim gecesi Anadolu Ajansı ve Yüksek Seçim Kurulu gibi köklü kurumları itibarsızlaştırmak amacıyla ortaya koyduğu süreç yönetimi, 14 Mayıs’a kadarki süreci yöneten kurumsal aklın bu konudaki ısrarının da bir göstergesidir. Her iki Belediye Başkanının, seçim gecesi kameralar karşısında yaptıkları kazanıyoruz açıklamaları ile Cumhurbaşkanı adayı vasfıyla Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyadan yaptığı “öndeyiz” çıkışı, 28 Mayıs seçimleri öncesinde seçmen nezdinde önemli bir soru işareti uyandırmaktadır. Bu nedenle seçim öncesi Rusya’yı işaret ederek, Rusya’nın Türkiye’deki seçimleri Erdoğan lehine etkileyeceğini iddia edenlerin yanı sıra açık ara Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını söyleyen anket firmalarının ciddi bir özeleştiri yapmaları gerekmektedir. Hatta anket firmaları ile ilgili uzun süredir konuşulan yasal düzenlemelerin yapılması ve halkı manipüle eden şirketlerin belirli müeyyidelere tabi tutulması bir zaruret olarak tartışılmalıdır.

İttifakların Geleceği

Seçim sonuçlarına ilişkin dikkat çeken bir nokta da ittifakların içerisindeki tartışmaların daha fazla görünür olma ihtimali. Millet İttifakının seçim öncesinde ürettiği ama sonuç alamadığı “ittifak içi ittifak” müzakerelerinin yanı sıra bazı bölgelerde uygulanan fermuar stratejisinin de ittifaka katkı sağlamadığı açık. Bununla birlikte, Kılıçdaroğlu’nun kazanma adına ittifakın İYİ Parti dışındaki dört bileşenine verdiği vekil sayısı ve onların an itibariyle parlamentodaki avantajı CHP içerisinde ciddi tartışmalara yol açmaktadır. Diğer dört bileşenin kendi kazanımlarını CHP listelerine oy olarak yansıtamamış olması, özellikle Gelecek ve DEVA partilerine yönelik ciddi bir öfke yaratmaktadır. 28 Mayıs seçimlerinde Erdoğan’ın olası zaferi sonrasındaki Millet İttifakı içerisindeki lokomotif partilerde (CHP ve İYİ Parti) bir lider değişimi arayışı kuvvetlenecektir. Tabi bu durumda ittifakın ayakta kalabilmesi ve önümüzdeki yerel seçimlerde nasıl bir stratejinin izleneceği gibi belirsizlikler ve soru işaretleri de söz konusu olacaktır.

14 Mayıs seçimleri açısından önemli bir sonuç da üçüncü yol arayışı içerisinde tercihini kullanan ve Sinan Oğan’a yönelik teveccüh gösteren ciddi bir kitlenin varlığıdır. İnce’nin çekilmesiyle kendisine yönelik teveccühü artıran Oğan’ın yaptığı açıklama ile Erdoğan’ı destekleyeceğini ifade etmesi, milliyetçi oyların kendisini sağlıklı biçimde kanalize edeceği yeri bulması açısından anlamlıdır. Nitekim, destek açıklaması sonrasında mutabık kalınan maddeleri açıklayan Oğan’ın en temel beklentisinin terörler mücadele ve Türk Devletleri Teşkilatı olduğu göz önünde bulundurulduğunda Erdoğan’ı desteklemenin rasyonel bir tercih olduğu da aşikar.

Batı Basınında Eksen Değişikliği

28 Mayıs seçimleri öncesinde Kılıçdaroğlu karşısında Erdoğan’ın önemli bir avantaja sahip olduğu bir gerçek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her ne pahasına olur ise olsun gitmesi gerektiğini söyleyen ve bu konuda bir karşıtlık içerisinde olan Batı basınının 180 derecelik revizyonu, 28 Mayıs seçim sonuçlarında Erdoğan’ın ne denli avantajlı olduğunu gösteren önemli bir emare. Seçim öncesinde “Erdoğan gitmeli” temasıyla yayın yapan Economist ve Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda Türkiye’nin dış politikada nasıl bir dönüşüm geçireceğini analiz eden Der Spiegel ve Foreign Policy gibi mecralar, seçim sonuçlarının ardından ikinci tur öncesinde Erdoğan’ın ne denli avantajlı olduklarını yazmaktadırlar. “Erdoğan’ın beklenenden daha iyi sonuç alması gösteriyor ki, umut etmek ile analiz etmek aynı şey değil diyen Foreign Policiy ile “İkinci turda birçok seçmen, meclisteki çoğunluğu alamayan adaya oy vermek yerine istikrarı seçebilir” diyen Alman FAZ’ın analizleri, bu görüşü doğrulamaktadır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu