Sinan Oğan, ATA ittifakının cumhurbaşkanı adayı olarak girdiği 14 Mayıs seçim sonuçlarına göre ikinci tura kalamasa da adından söz ettirmeyi başardı. Seçim kampanyasını terör ve sığınmacı karşıtlığı temaları üzerinden götüren Sinan Oğan 2 milyon 831 bin oy aldı. Bu oy yüzde 5,17’lik bir orana tekabül etmekte. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında ilk turda yaklaşık 5 puanlık bir fark olduğu düşünülerse Oğan’a verilen oyların ikinci turdaki adresi pek çokları tarafından hayati önemde görüldü ve kendisine bazı mahfillerde “kingmaker” yani kral yapan payesi verildi.
Sinan Oğan da bu durumu fark etti ki ilk turun hemen ardından yaptığı açıklamalarda ikinci tura kalan Erdoğan veya Kılıçdaroğlu’na destek vermek için şartlarını açıkladı. Bu şartların ilk bölümü kendi kampanya sürecinde vadettiği politikalarla ilgiliydi. İkinci bölümü ise kendi siyasi kariyerine dairdi ve Oğan pazarlığı başkan yardımcılığından açtı. Her iki tür şart da anlaşılır şartlar zira her siyasetçi gibi Oğan da politikalarının iktidarda olmasını ve kendisinin de karar verici konumda olmasını istiyor.
Ancak kanımca Oğan’ın arkasında kendi yönlendirmesiyle oy tercihini belirleyecek yüzde 5’lik blok bir kitle yok. Bunun iki sebebi olduğu kanaatindeyim. İlk olarak, ilk turda Oğan’a oy veren seçmenler homojen bir blok değil, beraber hareket etmiyorlar. Bu seçmenler ilk turun ardından Oğan’a “söyle kimi cumhurbaşkanı yapalım” diye sormadılar. İlk turda Oğan’a oy atmış seçmenler Duncan Black ve Anthony Downs gibi ekonomistlerin geliştirdiği medyan seçmen teorisine uygun şekilde seçimde yarışan üç adayı doğrusal bir skala boyunca konumlandırıp, kendilerine en yakın buldukları adaya oy verdiler. Oğan’ın olmadığı, iki adaylı ikinci turda da bunu yapacak ve Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’ndan hangisini kendilerine daha yakın konumlandırırlarsa ona oy verecekler. Yani o yüzde 5 tek bir bütün değil, bir kısmı Erdoğan’a bir kısmı Kılıçdaroğlu’na gidecek, bir kısmı ise belki sandığa gitmeyecek.
Bunu biraz açalım. Oğan’a oy veren seçmenlerin bir kısmı milliyetçi-muhafazakar seçmenler. Normal şartlarda AK Parti veya MHP tabanında olup, muhtemelen sığınmacılar ve göç konusundaki tutumları Oğan’a daha yakın olduğu için oylarını bu şekilde kullandılar. İlk turda Erdoğan ile Oğan arasında kalan bu seçmenlerin ikinci turdaki adresleri Erdoğan olacak. Oğan’a oy vermiş ikinci grup seçmen seküler kimliği güçlü, hayat tarzları bakımından muhafazakar seçmenlerden farklılaşan seçmenler. Kısaca ilk gruptaki seçmenler milliyetçi iken bu ikinci grup ulusalcı. Bu ikinci grup, yani ulusalcı Oğan seçmeni Kılıçdaroğlu ile Oğan arasında kalıp kendini görece Oğan’a daha yakın hissetti ve ona oy verdi. Kılıçdaroğlu yerine Oğan’ı tercih etmelerinde CHP’nin HDP ile geliştirdiği söylem birliği ve seçim sürecinde FETÖ ve PKK tarafından desteklenmesi etkili oldu. Bu seçmenler CHP’ye yönelik tüm eleştirilerine rağmen seküler kimlikleri doğrultusunda ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy vermeye daha yakınlar. Bir üçüncü Oğan seçmeni grubu Muharrem İnce’ye oy verecekken İnce’nin çekilmesi sonrası Oğan’a yönelmiş seçmenler. Bir dördüncü grup ise sosyal medya paylaşım trendlerinden görebildiğimiz kadarıyla sandığa gitmemekle Oğan’a oy vermek arasında kalıp sonunda Oğan’a giden tepki oyları. Tabi ki Sinan Oğan’ı lider olarak benimsemiş, ondan bir işaret bekleyen seçmenler de vardır ancak bu grubun o yüzde 5’lik seçmen kitlesinin küçük bir bölümü olduğu kanaatindeyim. Tabi burada şu özeleştiriyi de yapmak lazım. Bu konuda elimizde ilk tur sonrasını resmeden kapsamlı bir anket sonucu yok. İlk tur öncesinde milliyetçi oyların yükseleceğini, bu oyların bir kısmının Oğan’a kayabileceğini tespit eden kapsamlı bir anket Türkiye Araştırmaları Vakfı bünyesinde Hasan Basri Yalçın, Fatih Muslu ve İbrahim Halil Yaşar tarafından gerçekleştirilen Türkiye’de Stratejik Eğilimler çalışmasında ortaya konulmuştu. Ancak elimizde iki tur arasında seçmen davranışına dair detaylı veriler olmadığı için şimdilik mecburen şahsi gözlemlerimize dayalı kanaatlerle yetinecek, bu kanaatleri tartışabileceğiz.
Buraya kadar Oğan’a oy vermiş yüzde 5’in homojen bir blok olmadığını iddia ederek bu kitlenin iç kırılmalarına değindik. Ancak bu yüzde 5 homojen bir blok olsaydı bile Oğan’ın bir işaretiyle oy tercihlerini Kılıçdaroğlu veya Erdoğan’a kaydırır mıydı emin değilim. Zira bu seçmen kitlesi homojen, blok bir oy grubuysa bile bu grubu Oğan değil, Ümit Özdağ bir araya getirdi. Özdağ, İyi Parti’den bu partinin FETÖ etkisinde olduğuna dair ağır ithamlarda bulunarak ayrıldı ve bir niş (hücre, niche) parti olarak Zafer Partisi’ni kurdu. Özdağ, Suriyeli ve Afgan düzensiz göçü kaynaklı toplumdaki hoşnutsuzlukları bir siyasi sermaye olarak görüp güçlü bir sığınmacı karşıtlığı kampanyası yürüttü. Zafer Turizm esprileriyle başlayan kampanya sığınmacıları mancınıkla geri yollamak gibi mizah sınırlarını zorlayan aşırıcı noktalara evrildi. Siyasi doğruculuk (political correctness) yerine vulgar bir dil benimseyen Özdağ manipülatif ancak etkili bir kampanyayla Zafer Partisi’ni oy potansiyelinden daha etkili bir parti haline getirdi. İşte Oğan’a oy veren yüzde 5’lik kitle homojen bir bloksa dahi bu blok Oğan kadar hatta daha fazla Özdağ’ın blokudur. İkinci tur adaylarından birinin Oğan’ı ikna edecek politika vaatlerinde bulunması ve hatta Oğan’a talep ettiği başkan yardımcılığını vermesi Oğan’ı ikna etse bile Özdağ’ı etmeyebilir. Günün sonunda Ümit Özdağ bu bloku uzun bir süredir inşa etmeye çalışırken Oğan’ın aktör haline gelmesi başkan adaylığıyla mümkün olmuştur. Oğan, Ümit Özdağ için Mansur Yavaş ve Muharrem İnce’den sonra gelen yani üçüncü aday tercihiydi. Şayet ikinci turda destek vermek için bir pazarlık olacaksa bu pazarlığı Oğan kadar Özdağ da yapmak isteyecek ve binbir emekle oluşturduğu kitlesi üzerindeki etkisini sürdürmeye çalışacaktır.
Sonuç olarak, Sinan Oğan ikinci turdaki adaylardan birine destek açıklasa bile bu açıklama doğrultusunda oy tercihinde bulunacak yüzde beşlik bir blok oy olduğunu düşünmüyorum. Ancak tabi ki ikinci tur yeni bir seçim ve her oy kıymetli. Yarışın yakın seyretmesi durumunda küsuratların bile önemli olacağı aşikar. Dolayısıyla Oğan’ın desteği ikinci tur için önemli, ilk turu 5 puan geride kapatan Kılıçdaroğlu için ise daha da önemli. Nitekim Kılıçdaroğlu da bunu fark etmiş olmalı ki ilk tur sonrasında eliyle kalp gönderen tonton dede hallerinden çıkarak son açıklamasında “her gün akın akın damarlarımıza sızan bu başıbozuk insan seli”nden bahseden bir Ümit Özdağ’a dönüştü. Millet ittifakı bileşenlerinin o çok güvendiği mutabakat metninin hangi sayfasında bu ifade geçiyor bilemiyorum ama Kılıçdaroğlu için bir anda Ümit Özdağ’a evrilmek hiç de zor olmadı. Dahası, bonkörce dağıttığı başkan yardımcılıklarına Oğan için bir ilave daha yapmak da zor olmayacaktır. Ancak Kılıçdaroğlu’nun tüm bu bonkörlüğüne rağmen Oğan ve Özdağ’ın CHP’ye yönelttikleri FETÖ ve PKK’ya esir olma ithamları yenilir yutulur cinsten değil. CHP Diyarbakır milletvekilli Sezgin Tanrıkulu PKK’nın kurulduğu köyden selamlar gönderirken, İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun miting meydanlarından Demirtaş’a selam yollamaları ve onu serbest bırakma vaatleri hafızalarda tazeyken, HDP’ye verilen yerel yönetimlere özerklik vaatleri hala cariyken Kılıçdaroğlu’na verilecek bir destek Özdağ ve Oğan için de tutarsız bir siyaset anlamına gelecektir.
Neticede kime destek vereceği Oğan için zor ve bu 10 günlük süreçte cevapsız kalabilecek bir soru. Olur da bu zor soruya bir cevap bulabilirse Oğan’ın bu cevabıyla oy tercihini belirleyecek bir yüzde beşlik seçmen bloku ise namevcut. Günün sonunda gelen kadar giden oyların da kıymetli olduğu bu hassas terazide Oğan’ın işaretiyle gelebilecek yüzde 1 artı oy bile çok önemli ancak düşünülmesi gereken bir diğer konu da bu destekle şekillenecek yeni bir siyasi dilin kaçırabileceği seçmen sayısı.
[Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, TAV Mütevelli Heyeti Üyesidir.]