Gayrinizami Harp

Özellikle 21. Yüzyıl ile birlikte harp alanları çok ciddi bir dönüşümün içerisine girdi. Bu dönüşüm aslında hem harp alanında yer alan temel aktörlerin değişmesi hem de harp alanında kullanılan teknolojilerin değişmesi bu dönüşümün en temel sebepleri arasında yer aldı. Özellikle klasik nizami birliklerin harp alanında kullanılması yerine, kimi zaman nizami birliklerin karşınıza kimi zaman da harp alanındaki her iki unsur da gayrinizami birliklere dönüştü.

Bu gayrinizami birlikler harp alanında ister vekil bir unsur isterse de milis bir güç olarak bulunsun harp alanının birinci aktörü konumuna bu unsurlar yerleşti. Aslında bu durumun hem harp alanına hem de dolayısıyla dünya siyasetine getirdiği çok önemli yenilikler oldu ve hala da olmaya devam ediyor.

Türkiye’nin Suriye’ye karşı yaptığı sınır ötesi operasyonlarda Suriyeli çeşitli muhalif gruplardan destek alması, Rusya’nın Libya ve Ukrayna’da Wagner milislerini kullanması veya ABD’nin Irak’da Blackwater gibi “güvenlik şirketlerini” kullanması aslında 21. Yüzyılda yaşanan en önemli sıcak çatışmaların hepsinde bir veya birden fazla gayrınizami unsurun harp alanında birincil aktör olarak konumlandırıldığını gösteren önemli örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Gayrınizami birliklerin harp alanına özellikle 21. Yüzyıl ile birlikte bu kadar yoğun bir şekilde dahil olmaları bir tesadüf değildir. 21. Yüzyıl’ın insanlık için getirdiği en önemli yenilik bilgiye erişimin çok daha kolay olması ve bunun etrafında gelişen çeşitli ekosistemler ile teknolojik gelişimin hız kazanmasıdır.

Teknolojik gelişimin hız kazanması ile birlikte birçok teknoloji çok daha yaygın bir hale gelmiştir. Teknolojik yaygınlık ile kastedilen şey günümüzde askeri ve sivil teknolojilerin neredeyse tamamen birbirine benzemesi veya birbiri üzerinden ikame edilmesidir. Örneğin geçmişte askeri bir platformda kullanılacak en ufak bir ürünün bile askeri standartlarda olması gerekirdi. Sivilde kullanılan ürünler ise hem teknolojik hem de çevresel isterleri karşılamak adına askeri bir ürünün çok daha gerisinde kalırdı zira sivil ürünlerde kalite/performanstan ziyade maliyet çok daha önemli bir fonksiyondur. Bununla birlikte 21. Yüzyılda yaşanan teknolojik gelişim ile bu fark kapandı hatta kimi alanda sivil sektörler çok daha ileri bir seviyeye gelmiş oldu.

Sivil teknolojilerde yaşanan gelişmelerin en başında çip ve sensör teknolojileri gelmektedir. Geçmişte bir harp alanında kullanılan mikroişlemciler, sivilde kullanılan ürünlere göre çok daha gelişmiş ve kompleks bir halde iken, günümüzde sivil teknolojiler için bu durum geçerlidir. Özellikle akıllı telefonlar, otonom araçlar, akıllı evler vb. teknolojilerin hayatın bir parçası haline gelmesi, bu teknolojilere olan ilginin ve dolayısıyla talebin artması ile talep sonucunda oluşan rekabet ve bu teknolojileri geliştirme ve sahiplik maliyetlerinin düşmesi sivil teknolojilerin çok hızlı bir şekilde gelişip, birçok alanda askeri teknolojilerin önüne geçmesine olanak sunmuştur.

Sivil teknolojilerin yaşadığı bu gelişim özellikle teknolojik yayılımın da önünü açmıştır. Bu vesile ile günümüz harp araçlarının birçoğunda sivil teknolojiler de kullanılmaya başlanmış veya sivil teknolojilere dayanan ancak askeri amaçlı kullanılabilecek birçok ürün de ortaya çıkmıştır. Açıkcası bu durum harp alanını doğrudan etkileyen bir durumdur. Bugün sıklıkla konuştuğumuz insansız hava araçları aslında bu dönüşümün bir ürünüdür.

Her ne kadar İHA’lar bu konuda öncülük ediyor olsa da sivil teknolojilerin harp alanında kullanımı bununla sınırlı değildir. Günümüzde EO/IR sistemleri, radarlar, zırhlı araçlar, gemiler ve hatta çeşitli mühimmatlarda bile sivil teknolojiler kullanılmaktadır.

Askeri alanlarda sivil teknolojilerin kullanılabilir bir duruma gelmesinin temelde iki avantajı bulunmaktadır. Bunlardan ilki bu teknolojilerin dahil oldukları sistemlerde ciddi bir maliyet etkinlik sağlamalarıdır. Zira bu teknolojiler sivil alanlarda kullanıldıkları için oldukça maliyet etkin teknolojilerdir. İkinci avantaj ise sivil alanlarda kullanılan teknolojilerin teknolojik yayılımları sebebiyle askeri teknolojilere kıyasla geliştirme süreçlerinin çok daha kolay ve kısa olmasından kaynaklanmaktadır.

Buradan anlaşılacağı üzere sivil teknolojilerin 21. Yüzyıl ile harp alanında daha etkin olması ile birlikte hem geliştirme maliyetleri düşmüş hem de harp alanında kullanılabilecek ürünler bu sayede çok daha erişilebilir bir hale gelmiştir. Bu erişilebilirlik de aslında harp sahasında gayrınizami unsurların etkinliğini artıran en temel sebeplerin başında gelmektedir.

Gayrınizami harp aslında nispeten çok daha küçük grupların, dinamik bir şekilde hareket edebilme ve harekat icra edebilme kabiliyetine sahip olmasını gerektirir. Bugün harp alanında kullanılan milis güçlere veya vekil unsurlara bakıldığı takdirde en ileri teknoloji ürünlere sahip olmayan bu güçler, örneğin çok güvenli olmasa da güvenilir bir şekilde birbirileri ile iletişim kurabilir veya sahip olduğu basit ama tahrip gücü yüksek silahlar ile nizami unsurları atış altına alabilirler.

Bu duruma en temel örneklerden bir tanesi çeşitli harp alanlarında gayrınizami birlikler tarafından kullanılan çeşitli İHA veya dronelardır. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşı, Libya İç Savaşı ve Suriye İç Savaşı esnasında sıklıkla gayrınizami birliklerin edindikleri kabiliyetler ve bu kabiliyetlerin etkilerini gözlemledik. Örneğin Ukrayna-Rusya savaşında, Ukraynalı birlikler tarafından gerçekten de marketlerde satılan droneların altına çok ufak patlayıcılar yerleştirildiğini ve bu patlayıcılar ile çeşitli birliklerin ve hatta zırhlı araçların imha edildiğini gördük.

Yine aynı şekilde hem Suriye’de hem Ukrayna’da bir drone veya İHA’nın altına bir EO/IR sistemi takmak yerine, akıllı bir telefon ve o telefonu tutan, genellikle özçekim için kullanılan gimbal sisteminin kullanıldığına da şahit olduk. Bunlar aslında özünde sivil olan ve harp alanında kendine yer bularak ciddi bir etki bırakan örneklerin bazıları. Bu örneklerin hepsinde ister nizami isterse gayrınizamı unsurlar bu yöntemleri kullansın bu yöntemler ciddi efektiflik ve başarı vaad etmektedir.

Özellikle gayrınizami unsurların, ki Türkiye için en temel tehdidin şuanda gayrınizami bir tehdit olan terör örgütleri olduğu da bir gerçektir, burada sayılan tüm sebeplerden ötürü teknolojiye erişimlerinin kolaylaşması, çok daha kolay bir şekilde özellikle bazı harp silahlarını edinmeleri veya geliştirebilmeleri ciddi bir problemdir. Bu problemin konvansiyonel yöntemlerle çözülmesi de oldukça zordur. Zira karşınızdaki sistemler çok daha görece basit ve maliyet etkin ancak etkili iken nizami unsurun elindeki sistemler istediği kadar etkili olsun uzun bir mücadelede maliyet etkin de olmak zorundadır. Bu durum da aslında nizami birliklerin ortaya bir çözüm koyamadığı sürece bir harp ortamında zamanının gayrınizami unsurların lehine işlediğini göstermektedir.

Burada özellikle ortaya konan tüm bu tezler ve sahada yaşanan olaylar göz önüne alındığı takdirde gayrınizami birliklerin harp alanında gittikçe etkili bir hale geldiği ve özellikle bu çerçevedeki bilhassa terör örgütlerinin nizami unsurlara sahip devletleri ciddi şekilde zorladığı ve daha da zorlayacağı görülmektedir. Bu noktada dengeyi sağlamak isteyen nizami unsurların ise yapması gereken ya aynı şekilde bu tehditlere cevap vermek, yani gayrınizami bir yapıda mücadele edecek vekil güçleri sahada konumlandırmak, ki Türkiye’nin bu konuda birçok acı tecrübesi de mevcuttur, ya da askeri teknolojileri en azından bazı alanlarda mümkün olduğunca sivilleştirerek maliyet etkin ve yaygın bir yapıya büründürmek. İkinci seçenek her zaman için daha akılcı ve nihai bir çözümken, birinci seçenek bir seçeneksizlik ortamı oluştuğunda başvurulacaktır. Bu nedenle seçeneksizlik en kötü seçenektir.

Başa dön tuşu