Türkiye küresel güç olma yolunda son yıllarda gerçekleştirmiş olduğu projelerle önemli adımlar atmaktadır. Özellikle savunma sanayi ve enerji bağımsızlığı yönündeki çalışmalar ekonomik getirilerinin yanında ulusal politikalarda yumuşak güç unsuru olmaları dolayısıyla itici bir güç olarak ön plana çıkmaktadır. Mevcut siyasal iktidara muhalif olan medyanın, siyasal iktidar ile ulusal çıkarlara muhalefeti karıştırır bir tavır sergilemesi üzerinde durulması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin gelişimi yönünde atılan her adıma karşı medyada geliştirilen muhalif refleks ülkenin geleceği adına problemli görünmektedir.
20 Nisan Cumhuriyet tarihinde önemli bir milat olarak hatırlanacaktır. Filyos Gaz İşleme Tesisi’nde Karadeniz Gazı Devreye Alma Töreni gerçekleştirilerek Karadeniz gazındaki ilk ateşleme yapılmıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan enerji bağımsızlığı yolunda tarihi bir adım olarak nitelendirdiği törende yapmış olduğu konuşmada, konutlarda ısınma dahil tüm doğal gazın 1 ay; mutfak ve sıcak su tüketiminde 25 metreküpe kadar doğal gazın ise 1 yıl boyunca ücretsiz olacağı müjdesini vermiştir. Toplumun geniş kesimlerinde memnuniyetle karşılanan bu müjdenin bazı medya çevrelerindeki yansıması negatif düzlemde gerçekleşmiştir. İlgili yayınlarda, Türkiye’nin ekonomik ve siyasal arenada güçlü bir konuma gelmesi, milletin fatura yükünün hafifletilmesi gibi kazanımlar itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu kapsamda bazı örnekleri incelediğimizde geçmiş dönemdeki doğal gaz zammı ve seçime yönelik siyasal propaganda etiketlemeleriyle iki konu ön plana çıkmaktadır.
Dezenformasyon Öne Çıktı
İlgili müjde İndependent Türkçe Gazetesi’nde “yüzde 164 oranında zamlanan doğalgaz için “indirim”” Sözcü Gazetesi’nde “Doğalgaz müjdesi zamların yanına yaklaşamadı” Cumhuriyet Gazetesi’nde “Önce bir yılda yüzde 100’ün üzerinde zam, sonra ‘müjde’” şeklinde haber yapılmıştır. Birgün Gazetesi ise Fatih Altaylı’nın Habertürk Gazetesi’nde yer alan köşe yazısını referansla “Günlüğü 5 TL’ye gelir, olsa olsa ‘sadaka’ denir” şeklinde okuyucularına duyurmuştur. Haberlerin veriliş şekillerine baktığımızda ortak nokta olarak geçmiş dönemde gerçekleşen zamların mevcut hükümetin keyfiyeti ile gerçekleştiği algısının oluşturulmasına yönelik dezenformasyonla kurgulandığı görülmektedir.
Seçime yönelik siyasal propaganda etiketine dair haber örneklerine baktığımızda Birgün Gazetesi’nin “Seçim yaklaştıkça yine doğalgaz ‘müjdesine’ sarıldı” Cumhuriyet Gazetesi’nin “Seçim öncesi doğalgaz ‘müjde’si: Faturalara nasıl yansıyacak?” Sözcü Gazetesi’nin “Seçim öncesi bedava doğalgaz” manşetlerini kullandıklarını görülmektedir. Birgün Gazetesi’nin haberinde geçen “Hemen her seçim döneminde olduğu gibi iktidar, 14 Mayıs seçimleri kampanyasını da “müjdelerle” yürütüyor. Yaşam koşullarını iyileştiremeyen Saray yönetimi, vatandaşa yine senelerdir başvurduğu “Karadeniz doğalgazı müjdesi” ile ulaşmaya çalışıyor.” ifadeleri Karadeniz gazının ateşlemesinin yapılmasına rağmen ilgili durumu çarpıtarak seçimlere yönelik boş bir vaat olarak konumlandırdığı görülmektedir.
Haberin spotunda yer alan “Sandık yaklaştıkça, iktidar vaat paketini büyüttü. Karadeniz’de gaz bulunduğunun açıklanmasından bu yana yüzde 226 oranında zamlanan doğalgazın seçime 2 hafta kala mutfağa bedava ulaşılacağı müjdesi veriliyor.” ifadeleri ile zam dezenformasyonu bu haberde de kullanılmaktadır. Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan haberin spotunda kullanılan “Yapılan indirim geçen yıl gelen sert zamların yanına yaklaşamadı.” ifadesiyle de benzer bir tutum sergilenmektedir. Bunlara karşılık Sözcü Gazetesi’nin haberinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın törendeki konuşmasından bölümlere yer verilmektedir. Konuşmadan paylaşılan bölümler arasında “‘Her seçim öncesinde gaz buluyorlar.’ iftirası atan karakter fukaralarını üzüyoruz. ‘Ortada gaz maz yok.’ diye dolanan o kifayetsiz muhterisleri üzüyoruz. Milletimizin sevinci, gururu, heyecanı ve zaferleri karşısında kâbus gören mankurtları üzüyoruz.” ifadeleri ilgili durumu özetlemesi açısından önemli bir öngörü örneği olarak gösterilebilir.
Seçim dönemlerinde siyasal partilerin yaptığı hizmetleri ve çeşitli vaatleri seçmeni etkileyebilmek için anlatmaları rutin bir durumdur. AK Parti’nin doğal gaz bulunması konusundaki hizmetlerini 14 Mayıs seçimleri kapsamında anlatması ve bu konuda çeşitli vaatlerde bulunması eşyanın tabiatına uygundur. Bununla birlikte ilgili hizmeti salt seçim propagandasına indirgemek ise medyanın basit bir çarpıtma örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. AK Parti iktidarının en belirgin özelliklerinden bir tanesi özellikle başkanlık sistemine geçildikten sonra daha fazla etkisini gösteren hızlı sonuç alma yeteneği olmuştur. Bu konuya Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında Gaziantep Nurdağı’nda 2,5 ayda depremzedelere teslim edilen bazı konutlar örnek olarak verilebilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in 27 Aralık’ta yapmış olduğu “Ekiplerimiz son sürat çalışmaları yapıyor. Cumhuriyetin 100. yılında bu gazı mart sonuna doğru ilk gazı sisteme vermiş olacağız.” açıklaması AK Parti’nin seçime yönelik planlamasından ziyade hükümet etme hızının bir yansıması olarak okunmalıdır.
Basitleştirme Çabası
Karadeniz gazının karaya ulaştırılması ve verilen müjde karşısında agresif bir yazı kaleme alan Fatih Altaylı’nın Habertürk’teki yazısını değerlendirdiğimizde ise benzer bir tabloyla karşı karşıya kalmaktayız. Altaylı yazısında kullandığı “1 yıl boyunca her ay 25 metreküp doğalgaz bedava. Bunun parasal karşılığı 125 ila 150 TL arası. Yaz aylarında doya doya ısınırsınız.” ve “Doğrusunu isterseniz, ben buna pek müjde diyemiyorum. Diyen olacağını da pek zannetmiyorum. Günlüğü 5 TL’ye gelir.” ifadeleriyle yapılan indirimi basitleştirerek çarpıtmaktadır. Altaylı’nın hesabına göre indirim tutarı yıllık olarak 1800 lira yapmaktadır. Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği (GAZBİR) Başkanı Yaşar Arslan’ın güncel veriler üzerinden yapmış olduğu açıklamalara göre 2022 yılında bir hanenin yıllık doğal gaz gideri 6 bin lira civarında gerçekleşmektedir. Bu durumda yapılan indirim yıllık fatura bedelinin yaklaşık olarak üçte birine denk gelmektedir. Bu sonuç da aslında Altaylı’nın manipülasyonun aksine insanların coşkusunu anlamlı kılmaktadır. Altaylı ülkemiz ve milletimiz için bir dönüm noktasını ihtiva eden bu hizmet karşısındaki rahatsızlığını yazısının başlığındaki “Başımın gözümün doğalgazı” olsun” ve yazısının son kısmındaki “Olsa olsa “sadaka” denir. Dilenciye bile verseniz, ters ters bakar. İçinden ne der bilemezsiniz!” ifadeleriyle dışa vurmaktadır. Altaylı burada toplum dilenci olarak itham ederek hakaret etmekte ve yapılan işi de küçümsemektedir. Altaylı’nın rahatsız ve üstenci tavrının yeni bir durum olmadığı biliniyor. Çünkü yazar Çaycuma-1 Kuyusu’nda gerçekleşen keşif sonrasında da benzer bir tutum izlemiştir. Habertürk Gazetesi’nde 29 Aralık’ta yer alan “Kendin çıkarsan da bedava değil” başlıklı yazısında ilgili nefret dilini kullanmaktadır. Yazıda yer alan “Özellikle de “Açın kombileri sonuna kadar, gaz bedava olacak” diyen salaklar ve bu salaklara inanan salaklar. Bunlar açın kombileri dediği günden bu yana evlere gelen doğalgaz fiyatının birkaç kat arttığını benim söylememe gerek yok, zaten içinizde hissediyorsunuzdur.” ifadelerinde insanlara hakaret etmekte ve normalde bir gazeteciye yakışmayacak teşbihte bulunmaktadır. Yazısında kullanmış olduğu dezenformasyon temelli argümanlar ise yazıdaki dışlayıcı tavrını pekiştirir niteliktedir.
Dolayısıyla bu tarz örnek analizleri artırmak mümkündür. Çünkü 14 Mayıs seçimlerine gidilirken CHP medyasında benzeri pek çok örnek bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilen somut müjdeler hakkında bir örtme, karalama, küçümseme ve alay etme yaklaşımı bu şekilde dışa vurmaktadır. Böylece gazeteciliğin gerçeklikten kopartılarak dezenformasyona teslim edilmesiyle etik ve ilkesel düzeyde olabildiğince örselendiğini belirtelim.