14 Mayıs 2023 Seçimi, İttifaklar ve Seçmen Tercihleri

Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin siyasal iletişim açısından değerlendirildiğinde geleneksel medya araçlarıyla birlikte sosyal medyada oluşturulan iletişim stratejileri ve propaganda savaşlarıyla geçeceği açıktır. Her türlü dezenformatif ve manipülatif söylemlerle belirlenecek gündemler ve seçmen davranışlarını etkilemeye yönelik faaliyetler seçim sonrasını da kuşatacak bir hız ve sertlikte ilerlemektedir. Türkiye’nin 14 Mayıs 2023 seçimlerine kilitlendiği, ulusal ve uluslararası kamuoyunun “en önemli seçim” olarak nitelediği 2023 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi hiç kuşku yok ki Türkiye’nin çok partili siyasal hayata geçtiği günden bugüne önemli seçimler arasında seçim öncesi ittifakları, seçim süreci ve seçim sonrasıyla çok farklı yönlerden değerlendirilecek ve konuşulacaktır.

14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan seçimi diğer seçimlerden farklı kılan birçok nokta öne çıkmaktadır. İttifakların bir araya gelme/getirilme stratejileriyle, masa oluşum (ya da bir karşı söylem olarak masa oluşturulma) süreciyle, bir araya gelmelerinin imkansızlığına kesin gözüyle bakılan kimi partilerin bir araya gelmesiyle, Erdoğan karşıtlığı ortak paydasında ve kimi siyaset yorumcuları tarafından “Erdoğan’ı devirme” masası olarak da tanımlanan masanın oluşum sürecindeki uzun soluklu ittifak toplantıları ve başkan adayı arayışlarıyla, ABD Başkanı Biden’ın seçimlerden uzun bir süre önce “Bu seçimlerde Erdoğan’a karşı muhalefeti destekleyeceğiz.” şeklindeki açık beyanı, Batılı ülkelerin Türkiye’deki büyükelçiliklerinin muhalefetle bire bire ya da topluca yaptığı görüşmelerle, uluslararası medya kuruluşlarının haberciliğin ötesinde seçmen üzerinde doğrudan etki üretecek haberlerle Türkiye’deki seçimi gündemlerine almaları… Bütün bunlar ve seçim odaklı neredeyse hemen her türlü haber, görüntü, yorum ve açıktan destekler bu seçimi diğer birçok seçimden farklı kılmaktadır.

Ancak seçmen davranışları ve seçime bakış açısından değerlendirildiğinde 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilimizde 50 binin üzerinde insanımızın can kaybına ve ağır hasarlara yol açan depremin gölgesinde gerçekleşecek olan bu seçimin deprem bölgelerinde önceki seçimlerden farklı bir atmosfer yaşatacağı ve bunun seçmen davranışlarına da mutlaka yansıyacağı düşünülmektedir. Ancak bunun hangi İttifaka nasıl yansıyacağı konusunda yapılan kamuoyu yoklamalarının da olağan şartlarda yapılan değerlendirmelerden daha farklı sonuçlar ortaya koyacağı, bunda da deprem bölgesindeki seçmenlerin yaşadıkları yıkıcı ve yıpratıcı sürecin giderilmesine yönelik yaklaşımların seçmen tercihinde önemli etki yapacağı unutulmamalıdır.

İhtilafların İttifakı

14 Mayıs 2023 seçimlerine Türkiye’deki seçmenin davranışları açısından bakıldığında da Başkanlık sistemine geçişten sonraki ilk seçim olması ve siyasi yelpazede farklı temsil özelliklerine sahip partilerin bir araya gelişlerinin ortak bir program, ortak hedefler, ortak politikalar oluşturma amacının dışında masanın nasıl, hangi etkiyle ve niçin oluşturulacağı etrafında yapılan tartışmalar hep gündemde olmuştur.

Seçmenler tam “masa kuruldu” ve temel önceliği Erdoğan karşıtlığı olan “masanın adayı belli oldu” diye düşünürken masanın ortaklarından birinin ani ve beklenmedik bir şekilde masadan kalkmasıyla masanın az daha devrildiğine şahit olmak üzere iken “Siyasette yirmi dört saat uzun bir süredir.” diyen Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı müteveffâ Süleyman Demirel’in Türk siyasetine ilişkin tespitlerinden biri gerçekleşmiş görünüyordu. Masadan bir hışımla kalkan ve “Kumar Masası” ve “Noter masasına dönüştüğü” iddiasıyla masayı terk eden masanın büyük ortağı 24 saat sonra masaya geri dönüyor ve geri dönüş için öne sürdüğü artı iki başkan yardımcılığının daha ihdas edileceği sözünü kabullenerek, seçilmesinden endişe duyduğu Masanın ortak adayı olarak kabullenilmesi ve ilan edilmesi istenilen en büyük ortağının yanına iki büyükşehir belediye başkanını monte etme sözünü alıyordu. Bu söz Masanın “Kumar masası ve Noter masası” olmadığını söylemiyordu ama siyasetin öncelikli olarak dikkate alması gereken seçmenin duygu ve düşüncelerinin önemsenmesinin bir yönüyle önünü açıyor bir yönüyle de önünü tıkıyordu.

Ahmet Kaya’nın o meşhur şarkısında söylediği “Nerden baksan tutarsızlık” denilecek türden bir geri dönüş olarak seçmenin zihninde soru işaretleri oluşturan bu dönüş bir yandan “Eyvah masa dağıldı! Erdoğan karşısında yine başarısızlığa mahkûm olunacak!” kuşkusunu doğururken masanın büyük ortağının masaya dönüşüyle birlikte sevincin şiddetinin artmasına, daha da ötesi seçimin şimdiden en az %60’larla kazanılacağına kadar varan söylemlerin oluşmasına yol açıyordu.

Müttefiklerin İttifakı mı Muhteliflerin İttifakı mı?

Olağan dışı şartların oluşturduğu bir seçim atmosferi yaşayan gerek Cumhur İttifakı gerekse Millet İttifakı süreci başarıyla neticelendirmek için bütün kozlarını oynarken seçmenin tercihi olabilmek için belirledikleri stratejilerle seçmenin karşısına çıkıyorlar. Cumhur İttifakı açılışlarla sürdürdüğü hizmet odaklı kampanyasını, samimiyet ve güven unsurları da barındıran “Yeni Türkiye Yüzyılı” söylemiyle ustalık dönemi vurgusu etrafında oluşan bir stratejiyle yürütmekte ve bu stratejinin temeline “Dünya Lideri Erdoğan” vurgusunu yerleştirmektedir. Cumhur İttifakı’nın yirmi yıllık iktidar döneminde oluşan iktidar yorgunluğu ve yıpranma söylemleri Millet İttifakı ve muhalif yazarların sıklıkla vurguladığı söylemler olurken, Cumhur İttifakı liderinin siyasete sanki yeni başlıyormuşçasına ortaya koyduğu performans, devletin ve milletin bekâsı vurgusuyla çıktığı mitinglerdeki coşku tüm dünyanın merakla beklediği Erdoğan’ın kesin bir mağlubiyetle siyasi bir yenilgiye uğrayacağı hevesini kursaklarında bırakacağa benziyor.

Millet İttifakı’nın 6’lı masayı (bir başka söylemle 6+1’li masayı) oluştururken ortaya koyduğu performansta Masanın en büyük ortağının Başkanlık koltuğuna oturmadaki kararlılığı masa ortaklarının siyasi duruşlarıyla ortaya koyduğu ilkeleri sorgulatmaktadır. Seçim sürecinin önemli bir kısmının Ramazan ayına denk gelmesiyle laik seküler bir söylemi her seçim döneminde öncelemiş olan, laikliği tüm seçimlerde en önemli vurgu olarak dillendirmiş olan Masa’nın en büyük ortağının artık ne başörtüsü ne de laiklik söylemlerini gündeme aldığı görülmektedir. Buna mukabil Masa ortaklarının dillerinin altına ittikleri kimi söylemlerle birbirlerini rahatsız etmekten uzak davranışlarla “Erdoğan’sız bir Türkiye” iddiasını öne çıkaran bir strateji izledikleri görülmektedir.

Masanın artı bir ortağının etkisinin diğer bütün ortaklardan çok daha fazla olduğu her ne kadar dillendirilmese de herkes için bilinen ve görünen bir gerçektir. Terör örgütünün Masa’ya doğrudan müdahalesi olarak yorumlanan artı bir’in Masa üzerindeki etkisi terör örgütünün dağdaki elebaşları tarafından da sıklıkla dile getirilmektedir. Masa’nın en büyük ortağının Cumhuriyet’in kurucu partisi olduğu iddiasını temellendiren tüm ilke ve düşünceleri her ne pahasına olursa olsun Başkanlık koltuğuna oturmak iddiasıyla adeta terk ettiği düşüncesi en büyük ortağın klasik seçmeninde tereddütler oluşturmakta, seçmenin bu ilkeler çerçevesinde bağlı olduğu partisinin terörle iltisakı dillendirilen bir partinin terör elebaşını dahi salıvermeye yönelik söylemleri ve FETÖ üyesi olduğu bizzat en büyük ortak tarafından daha önceleri sürekli dillendirilen bazı isimleri kazanacak yerlerden listeye koyması kendi geleneksel kitlesinde ciddi bir rahatsızlığa yol açmış görülmektedir.

Türk seçmeninin kolay söylemlerin peşinden (2002 Seçimleri Cem Uzan Genç Parti örneğinde olduğu gibi) düşük oranlarda gittiği ve tercihlerini o yönde belirlediği görülse de zor zamanda bu tercihin nasıl şekilleneceği 14 Mayıs 2023 seçiminde daha belirgin olacaktır. Ancak inkâr edilemez bir gerçek var ki o da Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin sadece bölgesel bir siyasi aktör değil git gide küresel bir aktör olduğu gerçeği de bu seçimle birlikte ya daha görünür olacaktır ya da rafa kalkacaktır.

Seçmen İradesine Müdahalede “Yeni Yöntemler”

Küresel siyasetin bu nedenle özel ilgi gösterdiği ve olası bir Erdoğan’sız Türkiye beklentisi Türkiye’de yaşanan ve gündelik hayatı etkileyen bazı sorunlara (enflasyon, işsizlik) rağmen boşa çıkacak gibi görünüyor. Türkiye’de seçmenlerin ana damarını oluşturan milliyetçi muhafazakâr seçmen zor zamanlarda bir olabilmeyi başarmıştır. Sosyal medya üzerinden yapılan her türlü dezenformasyon ve manipülasyon içerikli paylaşımlarla seçmen tercihi üzerinde etkili olmak isteyen ve Trump’ın başkan olduğu seçimlerde Facebook’un Amerikalı seçmenlerin tercihleri üzerinde yaptığına benzer manipülasyonların (Bkz. Cambridge Analytica olayı) Türkiye’de de yapılmaya başlandığını görmemek de saflık olur. Türk seçmeni dışarıdan bakan gözün görse de çok da anlayamayacağı kimi özel durumlarından dolayı belli bir kitle dışında sosyal medyadaki seçmen tercihlerini etkilemeye yönelik söylemlerden ve paylaşımlardan bunları hazırlayanların beklediği etkiye maruz kalmayacaktır.

Tercihinin başına hizmeti koyan Türk seçmeni 14 Mayıs 2023’te sadece iki ittifaktan birini tercih etmekle kalmayacak, eylemleri ve söylemleri neredeyse birbirine taban tabana zıt bu ittifaklardan birini diğerine tercih ederken bu tercihte en önemli etken hiç kuşkusuz siyasal iletişim stratejisinin bir parçası olarak samimiyet ve söylemin güvenilirliği olacaktır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu