HDP, tarihini 1990 yılında kurulan Halkın Emek Partisi’ne (HEP) kadar götürebileceğimiz, o günden bugüne Türkiye siyasetinde onun üzerinde partiyle temsil edilmiş, 2007’den bugüne ise kesintisiz olarak TBMM’de grup olarak temsil edilmiş, Türkiye gibi darbeler ve siyasi çalkantılar sebebiyle parti ömürlerinin kısa olduğu bir siyasi iklimde köklü denebilecek bir siyasi hareket haline gelmiştir. HDP’nin Türkiye siyasetindeki etkisi oy oranları açısından da dikkat çekici. 2018’deki son genel geçimlerde yüzde 11.7 oy alarak 67 milletvekili çıkarmış, oy oranı ve vekil sayısı bakımından AK Parti ve CHP’nin ardından üçüncü büyük parti haline gelmiştir.
HDP geleneğinin gerek artık 30 yılı aşmış olan tarihi tecrübesi gerekse de parlamentoda bulduğu güçlü temsil gücü aslında normal şartlarda aşırıcı söylemlere sahip partileri merkeze, makul noktaya çekebilecek önemli etkenlerdir. Dahası partinin 1991 yılında SHP ile girdiği seçim ittifakından bugüne kadar ciddi bir ittifaklar, yani ‘normal’ partilerle etkileşim tarihi de var. HDP hemen her seçimde marjinal Türk soluyla girdiği ittifakların ötesinde, SHP ve bu partinin devamı olan CHP ile de ittifaklar içinde bulundu. Bu tarz bir merkez partilerle ittifak kurma inisiyatifi normal şartlarda HDP’yi merkeze çekici bir ilişki üretmeliydi. 1991 seçimlerinde SHP listelerinden meclise giren DEP’li milletvekilleri sonraki yıllarda Deniz Baykal’ın CHP’si ile ortak bir noktada buluşamasa da Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si ile yakın ilişkiler kurabildiler. HDP’nin 2015 seçimlerinde CHP ile oluşturduğu “stratejik oy,” “CHP’li her evden bir oy HDP’ye,” “birlikte iyi salladık” ifadelerinde karşılık bulan örtülü ittifak partiyi Türkiye kamuoyu önünde vitrine çıkarıp, spotları üzerine çekmişti. Bu süreçte özellikle CHP seçmeninin nezdinde meşruiyet sorununu aşan HDP, 2019 yerel seçimlerinde pek çok seçim bölgesinde aday göstermeyip CHP adaylarını desteklemiş, İstanbul, Ankara, Adana gibi büyükşehirlerde CHP’nin kazanmasında büyük rol oynamıştı. Nitekim önümüzdeki 14 Mayıs seçimlerinde de HDP parti adına cumhurbaşkanı adayı çıkarmayıp Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldı. HDP’nin CHP’yle sürdürdüğü bu uzun soluklu ilişki, iki parti lider ve kadroları arasındaki görüşme trafiği ve özellikle seçim zamanlarında sahada sergiledikleri koordinasyonun bu iki partiyi söylem ve politika açısından birbirine yaklaştırması normaldir. HDP’nin kendisinden çok daha köklü ve seçmen sayısı bakımından da iki buçuk kat daha büyük olan CHP’yle olan ilişkisinde kütlesi büyük olan CHP’nin çekim alanına gireceği, CHP çizgisine yaklaşacağı beklenmeliydi. Ne var ki HDP bu süreçte “Başkan Apo” çizgisinden milim kıpırdamaz halde ve halen daha milletvekili adaylarının Kandil’de terörist kıyafetleri içinde fotoğrafları etrafa saçılırken partinin dönüşmediği, çizgisini koruduğu aşikar. Öte yandan bu ilişkide asıl dönüşen taraf CHP oldu. Fiziğin ve siyasetin yasalarına aykırı olarak kütlesi büyük olan parti küçük olan partinin çekim alanına girdi. Kılıçdaroğlu’nun son zamanlarda sıklıkla vurguladığı “özerk yönetimler şartnamesi”, Türkiye’nin sınırötesi terörle mücadele operasyonları için meclise getirilen tezkere oylamalarında CHP’nin HDP ile birlikte hayır oyu kullanması, PYD’ye yönelik operasyonlar hakkındaki eleştirel tavrı, partinin PKK’ya terör örgütü diyemeyen, devleti katliam yapmakla itham eden isimleri hem parti vitrininde hem aday listelerinde öne çıkarması bu dönüşümün boyutlarını gözler önüne seriyor.
Peki HDP nasıl oluyor da gerek kendi siyasi tecrübesi gerekse de anaakım partilerle girdiği ilişkilere rağmen radikal çizgisini koruyabiliyor, merkez bir noktaya çekilmeden yerinde sabit kalabiliyor? Bu sorunun cevabını yine HDP’li isimler parti başkanlarına değil, tutuklu PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’a “Başkan Apo” diye seslenerek, “Öcalan irademiz” diyerek çoktan verdiler zaten. Semra Güzel’den Ayten Dönmez’e HDP milletvekili ve aday listelerindeki isimlerin Kandil’de PKK üniformalı kıyafetli fotoğrafları da bunun bir diğer kanıtı durumunda. Parti il ve ilçe başkanlıklarının medyaya yansıyan görüntülerindeki Öcalan posterleri, PKK bayrakları da cabası. HDP tüm bu öne çıkan özellikleriyle Türkiye’den Kandil’e giden güzergahta bir istasyon konumunda. Zaten PKK’ya katılan çocuk yaştaki militanların da örgüte katılımlarını HDP üzerinden gerçekleştirdiği ben dahil pek çok araştırmacının bölgede yaptığı saha çalışmalarında birincil tanıklıklar ile ortaya konulmuş durumda. Velhasıl HDP her ne kadar Türkiye’deki seçimlere katılsa da sivil bir siyasi parti hüviyetinde değil, partiye Kandil tarafından yüklenen misyon bu değil.
HDP bu özellikleriyle siyaset bilimi literatüründe ‘militan parti’ olarak adlandırılan kategoriye dahil edilebilir. Militan partiler radikal ideolojiler benimsemekle birlikte siyaset yapış tarzlarıyla da anaakım partilerden farklılaşırlar. Eylem repertuarlarında seçim dışı araçlara seçimler kadar, belki daha da fazla yer veren bu tür partiler kitlesini iki seçim arasında da diri tutup seçim dışı mobilizasyon süreçlerini sıklıkla denerler. Sokak gösterileri, boykotlar ve çeşitli protesto eylemleri bu tür partilerin sık başvurduğu siyasal mobilizasyon yöntemleridir. HDP açısından bu durum sokak protestolarının da ötesinde geçip 6-8 Ekim şiddet olaylarında görüldüğü gibi katliamlara dahi yol açabilmektedir.
HDP’nin neredeyse her seçime farklı bir tabela altında girmesi, örneğin 2014 yerel seçimlerinde Batı’da HDP, Doğu’da Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ismini kullanması, seçim sonrasındaysa kazandığı belediyeleri Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adıyla yönetmesi de bir bakıma partinin formel bir kurumsallaşma önceliğinin olmadığını göstermekte. Formel olarak kurumsallaşmış, statik, seçim kazanmayı önceleyen bir parti yerine informel ağlarla örgütlenmeyi önceleyen, dinamik ve kavgacı bir misyonla sık sık kitlesini “direniş”e çağıran HDP günümüz dünyasının militan partileri arasında en uç örnek olabilir. Bu boyutuyla HDP’nin benzeri, militanlık ve radikallik özelliklerinin uçlarında gezinen partileri bulabilmek için geçmişin faşist ve devrimci partilerine kadar geri gitmek gerekmektedir.
[Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, TAV Mütevelli Heyeti Üyesidir.]