2017 yılındaki referandumla kabul edilen ve 2018 yılında fiili hale gelen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, son dönemde yaşanan sorun ve tartışmaları anlama adına önemli bir dönüşüme işaret etmektedir. Hiç kuşkusuz bu dönüşüm, 14 Mayıs 2023’te yapılacak olan seçimler öncesinde gündeme gelen ittifak modelleri ve partilerin tavır alışlarını da ciddi biçimde etkilemektedir. Hem ittifakları oluşturan lokomotif partiler hem de ittifaka dahil olan görece seçmen tabanı dar olan partilerin bu lokomotiflere eklemlenmesi, yeni tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Bir yandan sistemin dayattığı yüzde 50+1’i yakalama çabası diğer yandan da parlamento aritmetiğinde üstünlüğünü elde etme arayışı belirli zorlukları da beraberinde getirmektedir. Her iki arayışın ittifakın aktörleri açısından önemli avantajları olduğu kadar ciddi meydan okumaları da söz konusudur.
İttifak Stratejileri ve Listelere Yansıması
Bu bağlamda temel sorunlardan biri de ittifakların parlamentodaki çoğunluğu elde etme adına üretilen taktiklerdir. Öyle ki 600 koltuklu parlamentoda üç temel eşik bulunmaktadır. Birincisi, salt çoğunluğu yakalama eşiği olan 300 bandı, ikincisi nitelikli çoğunluk sayısının yakalandığı ve olası anayasa değişiklikleri için gerekli 360 ve son olarak, anayasal değişiklikleri mümkün kılan 400 eşiği. Bu bağlamda üretilen opsiyonların ana hedefi ise farklı modellerle bu aritmetiğin ittifakların kendi lehine olacak şekilde işletilmesidir. Burada partiler açısından önemli bir meydan okuma ise 2022’de yapılan değişiklikle yüzde 7 barajının getirilmesi ve artık oyun kaldırılmasıdır. Yani ittifak içerisindeki küçük partilerin kendi listeleri ile girdikleri seçim bölgelerinde o bölgede milletvekili çıkartabilecek sayıyı yakalama zorunluluğudur. Bu nedenle, seçim bölgelerinde beklenilen ölçüde milletvekili çıkartamayacağını düşünen partiler, nihai kertede ittifak içerisinde oldukları ana aktörlerin listelerinden girme tercihini ön plana çıkartmakta ve bu da ittifakın bütününü ilgilendiren bir durum haline gelmektedir. Bu bağlamda her iki ittifakın seçim listeleri ve bu listeler sonucunda ortaya çıkan tartışmalar, ittifakların hitap ettikleri seçmenlerin oy davranışında da bazı değişikler yaratma potansiyeline sahiptir.
Cumhur İttifakı ve AK Parti Seçim Listeleri
Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) katılımı ile genişleyen Cumhur İttifakı’nın bileşenleri, seçimlerde ortak liste yerine kendi listeleri ile seçmenlerinin karşısına çıkmayı tercih etti. Her partinin kendi iddiasını gözeterek parlamentoda temsil edilme hedefi, Cumhurbaşkanlığı seçimleri açısından bir sorun olmasa da parlamento aritmetiği açısından ittifakın elini zayıflatabilecektir. Fakat her partinin kendi listesi ile seçime girme perspektifi ittifak içerisindeki aktörlerin kendi seçim listelerinde daha fazla tasarrufta bulunmalarını da mümkün hale getirmektedir. Millet İttifakı’ndaki tartışmalara kıyasla Cumhur İttifakı’nın ana aktörleri ve diğer bileşenleri bu tasarrufu sonuna kadar kullanmışlar ve kendi seçmenlerini tedirgin edecek tutum sergilememiştir. Bu bağlamda HÜDA PAR ve DSP’nin AK Parti listelerinde kendilerine yer bulmaları, AK Parti seçmeni açısından herhangi bir sorun teşkil etmediği gibi ittifakı oluşturan diğer bileşenler nezdinde de asli bir eleştiriye konu olmamıştır.
AK Parti Listeleri ve Değişim Vurgusu
Bu bağlamda AK Parti’nin listeleri geniş toplumsal kesimlere hitap etmenin yanı sıra yeni arayışları da içerisinde barındırmaktadır. Nitekim AK Parti listeleri yüzde 65 oranında bir değişimle parti içerisindeki insan kaynağını önemli ölçüde yenilemiştir. Tüzüğü gereği 3 defa üst üste aday olunmaması prensibini önemli isimlerine herhangi bir imtiyaz tanımaksızın uygulayan AK Parti, bu anlamda değişim projeksiyonunda ne denli gerçekçi olduğunu da göstermiştir. Farklı toplumsal kesimlere ulaşma stratejisi güden parti, hem kadın hem de gençlere görece olumlu bir temsil imkanı sunmaktadır. Kadın adayların listelerde önemli sıralarda olması ise kuruluşundan bu yana kadınları siyasetin öznesi yapmaya çalışan yenilikçi anlayışla da uyumludur.
14 Mayıs’taki seçimler öncesinde dikkat çeken bir husus da kabine üyelerinin milletvekili listelerinde değerlendirilmesidir. Yeni dönemde aflarını isteyen Fahrettin Koca ve Mehmet Nuri Ersoy’u dışarıda bıraktığımızda, bütün kabinenin ve ayrıca Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın listelerde yer alıyor olması yeni dönemde AK Parti’nin parlamentoda kuvvetli bir temsil hedeflediğini göstermektedir. AK Parti açısından stratejik bir adım olan bu tutum, parti içerisindeki görev değişimlerinin olağan olduğunu göstermesinin yanı sıra partinin hareketliliğe de açık olduğunu göstermektedir.
Deprem süreci, ekonomi ve diğer değişkenleri dikkate aldığımızda, milletvekili listelerinin seçmen tercihinde ne kadar etkili olacağı hiç kuşkusuz tartışmalıdır. Nitekim büyükşehirlerde listelerden ziyade parti tercihi ön plana çıkarken yerelde daha farklı dinamiklerle aday tercihleri belirleyici olabilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı seçim beyannamesi de seçmen tercihini belirleme adına önemli bir parametre olacaktır. Nitekim beyannamede, Aile Koruma Kalkanı Programı ile evlilik noktasında finansal zorluklar çeken gençlere yönelik kredi imkanlarının yanı sıra kadınların emekliliğine yönelik esnek modellemeler ve gençlere yönelik teknolojik araçlarda vergi indirimi gibi vaatlerin varlığı bu tercihlerin şekillenmesinde önemli olacaktır.
Karşılaştırmalı olarak bakıldığında Cumhur İttifakı’nın listeler açısından daha avantajlı olduğu açık. Belirsizlikleri asgariye indiren ve kendi listeleri ile seçime giren Cumhur İttifakı’na kıyasla DEVA, GELECEK, SAAADET ve DP’nin 72 kontenjanla temsil edildiği CHP listeleri, seçmen ve teşkilatlar düzeyinde önemli rahatsızlıklar doğurmuştur. Bazı isimlerin özellikle eleştirilmesi ise CHP’nin bu yükü taşıma noktasında tahammül sınırlarının aşılma noktası geldiğini göstermektedir. Yine İYİ Parti’nin 15 ilde yaptığı temayül yoklamalarının finansal açıdan güçlü olan aday adayları tarafından manipüle edildiği ve partinin bazı isimleri tasfiye etmek amacıyla temayülü gerekçe gösterdiği parti içerisindeki eleştiriler arasındadır. Ordu ve Elazığ’dan birinci sıradan aday gösterilen isimlerle ilgili yaşanan tartışmaları da buraya eklemek gerekir.
Sonuçta 14 Mayıs seçimleri öncesinde seçmen açısından olası iki ihtimal var; bir yanda asli konularda uzlaşmış bir Cumhur İttifakı diğer yanda ise belirsizlikler ve krizler üzerinden tartışılan Millet İttifakı.