2022 yılında iktidara gelen AK Parti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 21 yıldır Türkiye’yi yönetiyor. Türkiye gibi adeta siyasal partiler mezarlığı olan bir ülkede bu kadar uzun süre varlığını devam ettirebilmek ve bunu da kesintisiz bir şekilde iktidarda kalarak yapabilmek başlı başına bir mahareti gerektiriyor. Zira Cumhuriyet dönemi Türk siyasetini biraz yakından bilenler siyasal partilerin sürekliliğinin ve kendilerini hem kadro hem de program olarak yenileyip yoluna devam etmesinin ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu teslim edecektir. Bu zorluğun oluşmasında siyasal alanı daraltan, zaman zaman tıkayan siyaset dışı müdahaleler kadar partilerin kurumsallaşamaması, siyasi gündem ve önceliklerini güncelleyememesinin de payı büyüktür.
21 yıl iktidarda olan bir partinin bir sonraki seçime hâlâ anketlerde en çok oy oranıyla girmesi ve seçimi kazanmaya yakın en güçlü adaya sahip olması bu partinin siyaset etme biçimini biraz daha yakından incelemeyi gerekli kılmaktadır. Bu anlamda AK Parti’nin siyaset yapma tarz ve ruhunu yansıtan son günlerdeki iki gelişme bize bu konuda bir perspektif sunabilir. Bunlardan birisi açıklanan milletvekili aday listesi diğeri ise 11 Nisan’da açıklanan seçim beyannamesidir. Milletvekili aday listelerinde mevcut vekiller içinden yüzde 70’ye yakın bir yenilenmeye giden AK Parti yenilikçi, yenileyici dinamik yapısını bu alanda da göstermiştir. Seçim beyannamesi ise hem AK Partili yılların bir çetelesini çıkarmakta hem de Türkiye’nin gelecek yıllarına dair söyleyecek güçlü sözleri olduğunu göstermektedir.
Hükümet Programlarının Temeli
Partilerin seçim beyannameleri gayet ayrıntılı ve geniş hacimli olur. Uzun bir metin olduğundan yazılanların hepsini okuyan kişi çok azdır. En fazla ilgili yerler okunur. Dolayısıyla seçim beyannamesinin seçmende ve oy verme davranışlarında ne tür bir etkisi olduğu tartışmalı bir mevzuudur. Ancak bu noktada AK Parti’nin seçim beyannamelerini farklılaştıran bir hususa dikkat çekmek gerekir. Geçmiş seçimlerdeki AK Parti beyannameleri büyük ölçüde hükümet kurulduktan sonra hükümet programı şekline bürünmüştür. Diğer bir deyişle AK Parti dönemi hükümet programlarının temeli seçimlerden önce ilan edilen seçim beyannamelerine dayanır. Bu da seçim öncesi yapılan vaatler ve seçim sonrası bu vaatlere sadakati gösteren önemli bir karinedir. AK Parti’nin seçmende oluşturduğu güven duygusunun sebeplerinden biri budur. Diğer parti ve liderler AK Parti’den çok daha cazip ve popülist vaatlerde bulunmasına rağmen seçmendeki inandırıcılık problemini aşamamaktadır. AK Parti 21 yıllık iktidarı boyunca nerdeyse bütün vaatlerini hayata geçiren bir parti olarak algılanmakta ve söyledikleri seçmende daha fazla kabul görmektedir. Söz gelimi 2011 seçimleri öncesi vaatlere ve 2023 Türkiye’sinde hayata geçirilen yatırımlara bakıldığı zaman seçmendeki AK Parti teveccühünün dinamiklerini anlamak mümkün görünmektedir.
Bu bağlamda AK Parti en başından beri bir icraat ve hizmet siyaseti benimsemiştir. Altyapı başta olmak üzere Türkiye’nin kalkınması, mamur bir ülke haline gelmesi her zaman öncelikli siyasal gündemi teşkil etmiştir. Ulaşım ve lojistik ağları, son yıllarda bu ağları uluslararası seviyelere çıkaran büyük projeler AK Parti’nin tanımlayıcı unsurlarındandır. Yapılan altyapı yatırımlarıyla hem yerel/bölgesel ihtiyaçlar giderilmiş hem de Türkiye’nin uluslararası plandaki potansiyelini tam anlamıyla kullanabilmesinin zemini hazırlanmıştır. Bir kısmının müspet etkilerini görmeye başladık; ancak AK Parti döneminde yapılan bütün ulaşım ve lojistik yatırımlarının kazananının Türkiye olduğu orta ve uzun vadede daha iyi görülecektir.
Siyasete İtibar Kazandırmak
AK Parti kurulduğu günden itibaren farklı vesayet odakları ile mücadele etmiştir. Bir anlamda demokratik siyaset kanallarının müdafaası ve inşası AK Parti’nin siyasetinin mütemmim cüzlerinin başında gelmiştir. AK Parti vesayet odaklarıyla kararlı bir şekilde mücadele ederek hem millet iradesinin sorumluluğunu yerine getirebilmiş hem de Türk demokrasisinin çağın gereklerine uyum sağlaması anlamında köklü bir dönüşüme imza atabilmiştir. Beyannamede geçen ‘demokrasiyi demokratikleştirmek’ terkibi tam da Türkiye’nin demokratik serüveninde AK Parti’nin yeri ve konumunu göstermektedir. Bir anlamda AK Parti Beyannamenin Giriş kısmında belirtilen ‘siyasete itibarını yeniden kazandırmış’ bir parti olmanın haklı gururunu vurgulamaktadır.
Beyannamenin “Adalet, Demokrasi, İnsan Hak ve Hürriyetleri” başlıklı temel siyasal parametrelerini açıklayan bölümünde de bu mücadelenin vurgulandığı görülmektedir. Vesayet odaklarıyla mücadele sadece siyasî ve demokratik kanallara siyaset dışı müdahalelerin engellenmesi olarak anlaşılmamalıdır. Böyle bir siyasî kültürün geriletilmesi ve dönüştürülmesi demek toplumun tüm farklılıkları ve renkleriyle siyasal mücadelenin içinde olması demektir. Demokratik katılım yollarını çeşitlendiren, meşru siyasal mücadelenin her türlüsüne hayat hakkı tanıyan bir anlayışla Türkiye’nin siyasî ve toplumsal farklılıklarının tümünün temsiliyetine imkân sağlanmıştır. Beyannamede günümüze kadar bu meyanda yapılan reformlar ‘dönüştürücü reformculuk’ terkibiyle ifade edilmektedir. Aynı zamanda bu reformlara ve reformcu ruha sadık kalınacağı, her ne pahasına olursa olsun millet iradesinin tecellisini mümkün kılan bu kazanımlardan feragat edilmeyeceği vurgulanmaktadır.
AK Parti’yi mevcut Türkiye siyasetinde konumlandırırken onun uzun yıllar iktidarda kalmasını göz önünde bulundurmak gerekir. Bir anlamda AK Parti kendi yaptıklarıyla, kendi kendisiyle rekabet eden bir parti konumuna gelmiştir. Geçmişte yaptığı reform ve icraatlar da gelecekte yapabileceklerine bir referans teşkil eder. Ancak bu geçmişi AK Parti’nin aynı zamanda aşmak ve standartlarını daha da yükseltmek zorunda olduğu bir eşiği de ifade eder. Dönüştürücü ve koruyucu reformların ‘tamamlayıcı reformlarla’ tahkim edileceğinin belirtilmesi bu anlamda manidar görünmektedir. Yine yüksek standartlı demokrasi tahayyülüyle de AK Parti’nin kendi demokratik çıtasını daha da yukarı çekmekte kararlı olduğu anlamına gelmektedir.
Türkiye Yüzyılı’na Yeni Anayasa
AK Partili Yıllarda birçok kapsamlı anayasa değişikliği yapıldı. Temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması, çağın gerekleri doğrultusunda ‘özgürlükçü, çoğulcu ve demokrat’ bir Türkiye’nin inşa edilmesi bu değişikliklerin temel muradıydı. Aynı zamanda yönetimde istikrarın temel motivasyon olduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildi. Ancak yapılan tüm güncelleme ve yenileme çabalarına karşın mevcut anayasa 12 Eylül Darbesinden sonra hazırlanan bir darbe anayasasıdır. Hayata geçirilen birçok düzenlemeye rağmen bu gerçek değişmemektedir. Tam da bu yüzden AK Parti yeni dönem ve yeni sistemin ruhuna uygun, Türkiye Yüzyılı’na yeni bir Anayasayla girme taahhüdünde bulunmaktadır.
Yapılması vaat edilen yeni anayasanın toplumun tümüne bir çağrı olarak deklare edilmesi ise çok daha önemlidir. Zira anayasa yapım süreçlerinin geniş katılımlı, çoğunlukçu değil çoğulcu bir anlayışla yürütülmesi o anayasanın meşruiyetini artıran hususların başında gelmektedir. Böylelikle toplumun tüm farklılıkları o anayasada kendi rengini bulabildiği gibi çağın gereklerinin de anayasal düzenlemeler şekline bürünmesi imkân dahilinde olmaktadır.
Anayasalar hem siyasal sistemin temel çerçevesini belirleme hem de temel hak ve özgürlükleri güvenceye alma fonksiyonuna sahiptir. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde birtakım düzenlemeler yapılabileceğinin belirtilmesi de yeni anayasa çağrısıyla uyumlu görünmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin belirli bir süre uygulanmasından sonra birtakım restorasyon çalışmalarının gündeme gelmesi, sistemin aksayan ya da eleştirilen yönlerinin revize edilmesi AK Parti’nin yenilikçi ve reformcu çizgisinin bir devamı olarak okunmalıdır. Özellikle yasama ve yürütme arasındaki ilişkiler noktasında dile getirilen eleştiriler çerçevesinde birtakım reformların yapılmasının gündeme geleceği anlaşılmaktadır.
Yine temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve demokratik süreçlerin derinleştirilmesi AK Parti iktidarının önemli kazanımlarından olmuştur. Yeni dönemde de temel hak ve özgürlüklerin partinin en önemli önceliklerinden biri olacağının teminatı verilmektedir. Siyasî, etnik, dini ve kültürel tüm farklılıklara sahip çıkılacağı ve bu anlamda temel hak ve özgürlüklerin her türlü otorite karşısında korunacağı bir Türkiye vaat edilmektedir. Bir anlamda Türkiye Yüzyılı’nın aynı zamanda temel hak ve özgürlüklerin yüzyılı olacağı vurgulanmaktadır.
Dolayısıyla AK Parti 20 yılı aşkın bir süredir iktidarda olan bir parti olarak Türkiye siyasetine yön tayin edebilme kudretinde olduğunu gösteren bir beyanname ile seçmenin karşısına çıkmıştır. Rakibi olan muhalif parti ve oluşumların bir beyanname bile hazırlamamış olmaları Türkiye’ye dair bu partilerin gelecek tahayyül ve tasavvurlarını göstermesi açısından manidar bir durumdur. AK Parti ise hem iktidar yıllarındaki yaptıklarına referansla geçmişin bir muhasebesini yapmakta hem de gelecek döneme, hatta gelecek on yıllara dair bir vizyon ortaya koymaktadır. Yaptığı doğru ve seçmende teveccüh gören icraatlarını devam ettirme, ihtiyaç duyulan alanlarda da reform ve yenilikler yapma vaatleriyle siyasal kodları şekillenen bir beyannameyle AK Parti, Türkiye’nin gelecek yıllarına yönelik bütünlüklü bir irade beyanı ortaya koymaktadır.